- Don yağı gibi
konuşmayan, hareketsiz (kimse). - Don yağının tortusu gibi kalmak (oturmak)
çevresindekilerle iletişim kurmadan ilgisiz ve donuk kalmak. - İçi yağ bağlamak
yüreği yağ bağlamak. - İçinin yağı erimek
telaş veya kaygı ile üzülmek: ‘içimizin yağı eridiği hâlde umursamadığımızı göstermek için kendimizi cendereye soktuğumuz yıllar…’ -h. Taner. - Kandilin yağı tükenmek
hayat sona ermek, ölmek. - Kendi yağıyla kavrulmak
elinde bulunanla geçinip kimseye muhtaç olmamak: ‘fakat durup dururken, kendi yağıyla kavrulan bir genç kız namusuna bu kadar namussuzca iftira olur mu?’ -e. İ. Benice. - Sinekten yağ çıkarmak (çıkartmak)
olmayacak şeylerden yararlanmaya çalışmak: ‘elverişli durumların kokusunu hemencecik alıyor, sinekten yağ çıkartmasını biliyordu.’ -t. Buğra. - Tabanları yağlamak
alay 1) uzak bir yere yayan gitmeye hazırlanmak; 2) hızlıca koşmak, kaçmak: ‘en iyisi, çantayı da tabancayı da atıp tabanları yağlamaktı.’ -t. Buğra. - Tereyağı gibi
çok yumuşak (elma, armut). - Tereyağından kıl çeker gibi
1) her türlü mecburiyetten, mükellefiyetten ve sorumluluktan kolayca sıyrılarak: tereyağından kıl çeker gibi bu belalı işten sıyrıldı. 2) bir işi kolayca yaparak, becerikli bir biçimde: ‘mehmetlerin askerde dev yapılı kamyonları tereyağından kıl çeker gibi çekip çevirdiklerini seyretmeye doyamazdım.’ -b. R. Eyuboğlu. - Yağ bağlamak
1) üzerine yağ birikmek; 2) semirmek. - Yağ bal olsun
‘yenen, içilen şeyler helal ve afiyet olsun’ anlamında kullanılan bir söz. - Yağ basmak
1) büyük bir kaba yağ yerleştirmek; 2) mec. çok yağlanmak, semirmek. - Yağ çekmek (yapmak)
argo gereksiz biçimde övmek, dalkavukluk etmek. - Yağ gibi kaymak
kızak, taşıt vb. sarsılmadan hızla gitmek. - Yağ yakmak
1) tavada yağı çok ısıtmak; 2) mec. dalkavukluk etmek. - Yağ yedirmek
yağı bir şeyin içine azar azar ekleyerek belli olmaz duruma getirmek. - Yağa bala batırmak
bol bol yedirip içirmek, çok iyi ağırlamak. - Yağlı ballı olmak
araları çok iyi olmak, içli dışlı olmak. - Yağlı kapıya konmak
rahat, sıkıntısız bir yere girmek, geçimini başkasının üstüne yıkmak: ‘kondu, namussuz, yağlı kapıya, diye, hasedini belli ediyordu.’ -h. Taner. - Yüreği yağ bağlamak
istenilen bir şeyin olmasından ferahlık duymak: ‘oh … oh yüreğim bir karış yağ bağladı.’ -h. R. Gürpınar. - Yüreğinin yağı (yağları) erimek
1) çok üzülmek; 2) çok korkmak.
Yağ ile ilgili Deyimler ve Anlamı
Paylaş