Bugün ki makalemizde z harfi ile ilgili deyimleri ve anlamlarını derledik. Kültürümüzün ayrılmaz bir parçası olan deyimler hem yazılarımıza hem de konuşmalarımıza derinlik katar. Bu nedenle alfabemiz’de bulunan A’dan Z’ye kadar harf harf deyimleri ve yanında anlamı ile hazırladık. İşte Alfabemizin ilk harfi olan “z” harfi ile başlayan deyimler..
Deyimler kalıplaşmış sözlerdir, kelimelerin yerleri değiştirilemez ve aynı anlama bile gelse yerine başka bir sözcük getirilemez. Deyim, belli bir kavramı, belli bir duygu ya da durumu dile getirmek için birden çok sözcüğün bir arada, seyrek olarak da tek bir sözcüğün yan anlamında kullanılmasıyla oluşan sözdür.
Deyimler çok büyük bir oranda mecaz anlamda kullanılır ancak gerçek anlamda kullanılanlara da rastlanmaktadır. Deyimi oluşturan sözcüklerin kimileri gerçek anlamını yitirerek mecaz anlam kazanırlar. Mecazlı anlatım, söze güzellik ve akıcılık katar.Türkçe, deyimler bakımından çok zengin bir dildir. Deyimler, göz önüne kuvvetli imgeler getiren sembollü sözlerdir. Halkın dikkatli ve zeki görüşlerinden doğmuştur.
Zahmet çekmek : Zorluklarla karşılaşmak, sıkıntılara katlanmak.
Zahmet etmek : Biri için yorgunluğa katlanmak veya masraflara girmek.
Zaman kazanmak : Zamanı kendi çıkarına uygun biçimde çoğaltmak, karşı tarafı oyalayarak zamanı kendi lehine uzatmak.
Zamana uymak : Davranışlarını yaşadığı zamanın koşullarına uydurmak, değişen koşullara göre hayatını sürdürmek.
Zamane çocuğu : Eski nesiller için alışkın olmadıkları serbest davranışlara sahip olan kişi.
Zamanı geçmek : Bir şey artık gerekli ve yerinde olmaktan çıkmak, artık kullanılamaz hale gelmek.
Zan altında bulunmak : Bir şey ile suçlanmak.
Zar tutmak : İstediği sayıyı getirmek için, zarı parmakları arasında tutup, düzen vermek.
Zart zurt etmek : Bağırıp çağırarak çıkışmak, kendini çok değerli biriymiş gibi gösterip güç gösterisinde bulunmak.
Zayıf yerinden yakalamak : Güçsüz, eksik ve yanlış bir tutum veya davranışı sebebiyle zor durumda bırakmak.
Zehir etmek : Bir şeyin zevkini, tadını kaçırmak, bozmak.
Zehir zemberek : Onur kırıcı, ağır, acı söz.
Zehrini içine akıtmak : Üzüntüsünü kimseye anlatmamak.
Zembille gökten inmek : Bir anda oluşmak.
Zemheri zürefası : Çok soğuk bir havada, ince giysilerle gezen kimse.
Zemin hazırlamak : Elverişli bir ortamın meydana gelmesini sağlamak, bir iş için uygun koşulları sağlamak.
Zemzemle yıkanmış : İkisi de kötü ama biri ötekine göre biraz daha iyi.
Zevahiri kurtarmak : Bir işi üstünkörü yaparak görünüşü kurtarmak.
Zeval bulmak (zevale ermek) : Bozulmak, yok olmak.
Zevk almak (duymak) : Beğenmek, hoşlanmak.
Zevke dalmak : Eğlenmek.
Zevkini çıkarmak : Güzelliğinden, tadından veya bir durumdan olabildiği kadar faydalanmak, yeterli zevk almak.
Zevkten dört köşe olmak : Çok sevinip keyiflenmek.
Zeytinyağ gibi üste (suyun yüzüne) çıkmak : Kurnazlık yaparak, söz oyunlarıyla kendini haklı çıkarmaya çalışmak.
Zıbarmak : 1. Yatmak, uyumak, çok içip sızmak. 2. Ölmek.
Zılgıt yemek : Azarlanmak.
Zınk diye durmak : Birdenbire durmak.
Zırdeli, zırzırdeli : Aşırı deli.
Zırnık vermemek : Az bir şey vermekten bile kaçınmak, karşısındakine hiçbir şey vermemek.
Zırvanadan çıkmak : 1. Aklını yitirmek. 2. Çok öfkelenip kızmak, aklını yitirmiş gibi taşkın hareketlerde bulunmak.
Zift yesin (ziftin pekini yesin) : Zehir yesin, verilen yemeği beğenmiyorsa ne yerse yesin.
Zihin (zihnini) yormak : Derin düşünmek, bir şey üzerine uzun uzun düşünmek.
Zihni açılmak : Aklı çalışmaya başlamak, düşünme gücü artmak.
Zihni bulanmak : Olaylar arasındaki bağıntı, düşünce arasında kaybolmak.
Zihni karışmak : Düşündükleri altüst olmak, ne yapacağını bilememek.
Zihnini kurcalamak : Bir şey, sürekli aklına gelip düşündürmek.
Zigzag yapmak : 1. Sık sık sağa sola doğru yol değiştirmek. 2. Sürekli fikir değiştirmek.
Zil zurna sarhoş : Aşırı derecede sarhoş.
Zimmetine geçirmek : Kendine ait olmayan bir parayı, kendininmiş gibi harcamak.
Zincirden boşanmak : Delice, çılgınca hareket eden.
Zincire vurmak : Tutsak veya hapis olan bir kişiyi, kaçmaması için zincirle bir yere bağlamak.
Zinciri koparmak : 1. Delirmek. 2. Bağımlılıktan kurtulmak.
Zindan etmek : Yaşanmaz, huzursuz, rahatsız, zevk alınmaz bir hale getirmek.
Zindan kesilmek : 1. Çok karanlık duruma gelmek. 2. Çok sıkıcı ve içinde yaşanamaz duruma gelmek.
Ziyade olsun : Yemek yiyenlere afiyet olsun anlamında söylenen bir yargı sözü.
Ziyafet çekmek : Konukları yedirip içirmek, şölen vermek.
Ziyan sebil (zebil) olmak : Boşuna harcanmak, perişan bir duruma düşmek.
Zokayı yutmak : Aldatılmak, büyük zarara uğratılmak.
Zom olmak : Çok sarhoş olmak.
Zorluk çıkarmak : Savsaklamak, güçlük çıkarmak, bir şeye engel olmaya çalışmak.
Zoru olmak : Kendisini zorlayan durumu olmak.
Zula etmek : Bir şeyi çalıp cebe indirmek, aşırmak.
Zurnanın zırt dediği yer : Bir işin veya sorunun en önemli noktası, nazik yeri. Can alıcı noktası.
Zurnayı biz çaldık, parsayı o topladı : İş ile ilgili çalışmayı yapan, emek veren biziz; ama işin sonuçlarından, getirdiği yararlardan başkaları faydalanıyor.
Züğürt tesellisi : Kavuştuğu önemsiz bir şeyi, elde edemediği daha önemli şeyden üstün tutarak kendini avutmak.
Zülfüyare (zülfi yare) dokunmak : İş başındaki yetkili kişileri gücendirecek söz söylemek, davranışta bulunmak, kırılmalarına neden olmak.
Zümrüd-ü Anka gibi : Adı olup kendisi olmayan iyi şey; hayal ürünü olan.