Aklından zoru olmak
Anlamı : Akla sığmayacak işler yapmak.
Akşamı zor etmek
Anlamı : Bir türlü akşam olmamak.
Bileğinin hakkıyla (gücüyle, kuvvetiyle, zoruyla)
Anlamı : Kendi gücü ve kendi çalışması ile.
(bir şey birinin) zoruna gitmek
Anlamı : Onuruna dokunmak, gücüne gitmek.
(bir şeyin) sınırlarını (sınırını) zorlamak
Anlamı : 1) en son noktaya kadar çaba göstermek; 2) bütün gücünü en son noktaya kadar kullanmak: ‘hayatı boyunca akıl sınırlarını zorlayan bir korkusuzluğa sahip olacaktı.’ -a. Kulin.
Sabahı zor etmek
Anlamı : Bir türlü sabah olmamak: ‘istediği şeyler gelinceye kadar, sevinç ve sabırsızlık içinde sabahları zor ediyordu.’ -halikarnas balıkçısı.
Zor alıma çarpmak
Anlamı : Kişi mallarına devlet adına yasal olarak el koymak, müsadere etmek.
Zor gelmek
Anlamı : Bir işin yapılması birine güç gelmek: ‘ama, sevdiğimiz insanın acı çekmesini seyretmek, ölüm acısından çok daha zor gelmiştir bana.’ -k. Tahir.
Zor kullanmak
Anlamı : Bir işin yapılması için her türlü baskıya başvurmak.
Zora binmek
Anlamı : 1) iş ancak zor kullanılmakla sonuçlanacak bir hâl almak; 2) zorlaşmak.
Zora gelememek
Anlamı : Baskıya, sıkıntıya veya sıkı bir çalışmaya dayanamamak, katlanamamak.
Zora koşmak
Anlamı : Güçlük çıkarmak.
Zoru olmak
Anlamı : Kendisini zorlayan bir durumu, bir sıkıntısı olmak, sorunu bulunmak, güçlüğü olmak: ‘bizim anlayacağımız, bu memleketin iki tek zoru var. Biri okul, öteki de yol.’ -b. R. Eyuboğlu.
Zorun ne?
Anlamı : 1) ‘amacın ne, ne istiyorsun?’ Anlamında kullanılan bir söz; 2) ‘neden kendini bu kadar zorluyorsun’ anlamında kullanılan bir söz.
Zorunda bırakmak
Anlamı : Yapmaya mecbur etmek: ‘onları susmak zorunda bırakmanın sıkıntısını duyuyorum.’ -n. Cumalı.
Zorunda kalmak (olmak)
Anlamı : Kesinlikle yapması gerekmek, yapmaya mecbur olmak: ‘kitabını basacak yayınevi bulamamış, onu kendi parasıyla bastırmak zorunda kalmıştır.’ -s. Birsel.
Zorunlu kılmak
Anlamı : Mecbur etmek.