Çiçeği önce bembeyaz açar, daha sonra krem rengini alarak koyulaşır. Harika bir kokusu vardır; koyduğunuz mekanın havasını bir anda değiştirir. Bitkilerin çiçekleri çoğunlukla güzel kokular yayar. Bitkinin üreme organı olanda çiçek de bu nedenle göz alıcı renkler, çekici tatlar (balözü, nektar,vs.) ya da güzel kokulara sahip olarak, gereksinim duyduğu bu canlıları kendine çeker. Bir çiçek, taç yapraklarında bulunan özel yağlar sayesinde kokuya sahiptir. Bu yağlar bitki tarafından büyüme işleminin bir parçası olarak üretilir. Bunlar oldukça karmaşıktır ve özel şartlar altında parçalanıp ayrışarak uçucu bir yağ hâline gelir. Bu yağ buharlaşırken dışarıya çıkan kokuyu algılarız.
Bir çiçeğin kokusu farklı kimyasal bileşiklerden kaynaklanabilir. Örneğin bazı orkide ve gül türlerinde farklı 100 koku veren kimyasal bileşikler bulunur. Bazı bitkilerde kokulu maddeler özelleşmiş salgı dokuları tarafından üretilir. Bazı bitkilerde ise çiçeğin farklı bölümlerinde (örneğin taçyapraklarda) bulunan belli hücreler tarafından salgılanır. Koku veren kimyasal bileşiklerin üretildiği bu yapılar osmofor olarak isimlendirilir.
Çiçeklerin değişik kokularının olması, uçucu yağlarının kimyasal bileşimlerinin değişik olmasına bağlıdır. Çeşitli kombinasyonlar değişik kokular oluşturur. Aynı yağ yapraklarında, ağaç kabuğunda, köklerde, meyvelerde ve tohumlarda da bulunur. Meselâ portakal ve limonda bu yağ meyvedeyken bademlerde tohumda ve tarçında da kabukta bulunur. Araplar ilk kez gül yapraklarından gül suyu elde etmişlerdir. Parfüm elde Ik. etmek için 1200 yıldan beri hâlâ çiçek özü kullanıyoruz.
Gelişim evresinde, polen donörü olarak hizmet vermeye henüz hazır olmayan yeni açan tomurcuklar daha az sayıda ve miktarda koku yayar. Bu nedenle böcekler bunları yaşlı bitkiler kadar ziyaret etmez. Bir bitki tam anlamıyla döllendiği zaman çiçeklerini azaltır. Böylece böcekler, tüm enerjilerini tam açmış baharlara yöneltir.