E harfi ile başlayan atasözleri ve anlamları hangileridir? Açıklamalı olarak sıralanmış ve kolayca kavramanız için e harfi ile ilgili başlayan atasözü sözlüğünü derledik. Anlamlarıyla beraber başlayan E harfinin atasözü listesi.
Her ülkenin tarihi, kültürü, dili ve atasözleri var. Atasözleri, kültürümüzde oldukça önemlidir. Atasözleri, geçmişte edinmiş tecrübelerden yola çıkarak söylenmiş özlü sözlerdir. Kimin tarafından söylendikleri belli olmaksızın ağızdan ağıza dolaşan, yol gösterici nitelik kazanmış, az kelime ile çok mana ifade eden kültür unsurlarıdır. Ayrıca Atasözleri bir toplumun duygu, düşünce, inanç ve kültür yapısını yansıtır. Kimi atasözü gerçek anlamı ile kullanılırken kimisi de mecaz anlamı ile kullanılmıştır. Ancak bütün atasözlerinin ortak amacı ders vermektir. Atasözleri ve deyimlerin birbirleriyle ortak ve birbirinden ayrılan bazı özellikleri vardır. Birbirleriyle ortak olan en önemli özellikleri, her ikisinin de toplum tarafından ortak olarak benimsenen ve kullanılan kalıplaşmış sözler olmalarıdır.
İşte alfabe sırasına göre tek tek harflerle Atasözü ve anlamları…
Ecel geldi cihana, baş ağrısı bahane.
İnsan nasıl olsa ölecektir. Ama her ölüm bir sebebe dayanır. Bazı ölümlerin nedeni olarak gösterilen şeyler ölümün sonucunu doğuracak şeylerden olmaktan uzaktır. Çünkü bunlar çok basit şeylerdir. Fakat bunlar bahanedir; asıl neden, kişinin yaşama süresinin sona ermiş olması, bu dünyada rızkının bitmesidir.
Ecele (ölüme) çare bulunmaz.
Çaresiz gibi görünen her türlü işin bir çıkar yolu bulunur. Bu dünyada çaresi bulunmayan tek şey ölümdür. Her can mutlaka ölümü tadacaktır.
Eceli gelen köpek cami duvarına işer.
Herkesin üzerine titrediği, kutsal saydığı şeyler vardır. Bunları kötüleyen, bozan kişi, artık bulunduğu yerde barınamaz. Mukaddes bilinen şeylere dil uzatan kişi, bunun bedelini bazen canıyla öder.
Eden bulur, inleyen ölür.
Dikkatle incelenirse, birşeyin nereye varacağı belli olur. Bu durumun nasıl sonuç doğuracağı, işin başında az çok ortaya çıkar: Başkasına kötülük edenin başına kötü işler gelir; inlemekten kendini alamayacak kadar ağır olan hasta ölür.
Eğilen baş kesilmez.
Hatasız kul olmaz. İnsan, hata yapmaya yatkın bir varlıktır. Bundan kimse kurtulamaz. Kusurunu anlayıp özür dileyen ve büyüklüğümüze sığınan kişi affedilmelidir.
Eğreti ata (el atına) binen tez iner.
Geçici olarak başkasının malını ve yetkisi kullanan kimse, çok geçmeden bu mal ve yetkiyi asıl sahibine bırakmak zorunda kalır. Emanet olarak bize verilen güç ve imkanlara hiçbir zaman güvenmemeliyiz.
Eğri otur, doğru söyle (konuş).
Sadece bizi ilgilendiren konularda doğru yolda olmamak başkasını fazla ilgilendirmez. Böyle bir durumda – eğer gerekiyorsa – bize sadece çok yakın olduğumuz kimseler uyarabilir. Duruşun, oturuşun, giyinişin, özel işlerini yürütüşün beğenilmese bile bunlar senin bileceğin şeylerdir. Ama yalan söylememize göz yumulmaz. Çünkü bu sadece bizi ilgilendiren bir durum değildir. Yalanın bir ucu başkalarına uzanır. Her vakit doğruyu söylemeli, doğruluktan şaşmamalısın.
Ek tohumun hasını, çekme yiyecek yasını.
Bir girişimden en iyi sonuç almak isteyen, bunun gerektirdiği temeli sağlam kurmalıdır. Nitekim ekilen tohum güzel olursa çıkan ekinde güzel ve bol olur.
Ekmeden biçilmez.
Emek harcanmadan, gayret sarfetmeden verim alınmaz. / Kendisine karşı fedakarlık yapmadığın kimseden sana karşı özveride bulunmasını beklememelisin.
El el ile, değirmen yel ile.
İnsanlar bir araya gelmeden yaşayamazlar; birbirlerine yardım etmeden başarıya ulaşamazlar. Cansızlar dünyasında bile durum aynıdır: Değirmenin dönebilmesi ve buğdayı öğütebilmesi için ya rüzgar ister yada su.
El elden üstündür.
Bir konuda çok ileride bulunan kimse, o konumun son kertesine ulaşmış değildir. Mükemmele ulaşmak insan için bir hayal olmaktan öteye gidemez. Mükemmel dediğimiz şeylerde bile aslında bir eksiklik vardır. Kendimizden ileri ve derece derece birbirinden yüksek birçok kimseler bulunabileceğini hatırımızdan çıkarmamalıyız.
El eli yıkar, iki elde yüzü.
İyilikten anlayan kimseye bir yardımımız dokunursa, bu kişi bizim iyiliğimizin altında kalmaz. Bizden aldığı güç ve imkanla, daha fazla yardım etmek arzusuyla dolar ve bunu yapar.
El elin eşeğini türkü çağırarak arar.
Bizim işimize ancak kendimiz canla başla sarılabiliriz. Bir kimsenin sıkıntısına çare bulacak olan kimse, içinden acı duyarak değil, zevk ve eğlencesinden geri kalmayarak bu işi yapar.
El eliyle yılan tutulur.
Önemli bir çalışma isteyen iş, başkasına ısmarlanmakla yapılmaz. İnsan kendi işini kendisi yapmalıdır. / Bir kimse, başkasına yaptıracağı işin tehlikesine ve güçlüğüne bakmaz, sonuç alınsında nasıl olursa olsun, diye düşünür.
El için kuyu kazan, evvela kendi düşer.
Başka birini tuzağa düşürmeye çalışan kimse, bu tuzağa ondan önce kendisi düşer.
El ile gelen düğün bayram(dır).
Bir topluluk içinde yapayanlız kalan bir kişinin, başına gelen bir musibete tek başına katlanması zordur. Ancak herkese birden gelen sıkıntı ve yıkım hafifmiş gibi gelir. Çünkü bu musibetten herkes nasibini almıştır.
El kazanı ile aş kaynamaz.
Önemli bir işimizi, başkasının yardımı ile başaramayız. Bize yapılan yardım heran durdurulabilir; işimiz yarıda kalır.
El yarası onulur (geçer, iyi olur) dil yarası onulmaz (iyi olmaz).
Silah yada kesici aletlerle açılan el yarası çabuk iyi olur. Ama kötü sözle açılan dil yarası kolay kolay kapanmaz.
El(in) yumruğu(nu) yemeyen kendi yumruğunu balyoz sanırmış (zannedermiş).
Bencil ve kendini beğenen kişiler, herşeyi bildiklerini zannederler. Bu varsayımlar onların insanlar tarafından itici bulunmasına neden olur. Aklı selim insanlar ise her konuda kendilerinden daha üstün insanlar olduğunu bilirler, çok iyi bildikleri konuları dahi abartarak kendilerine maletmezler. Her konuda kendini yetiştirmiş çok yetenekli insanlar olduğu bilinmeli, hiçbir zaman kendini beğenmişlik yapılmamalıdır.
Elçiye zeval olmaz (gelmez).
Bir kimsenin sözünü başka bir kimseye iletmekle görevli kimse, bu sözlerden sorumlu değildir. Sözler kimin ise, hatasıda, sevabına ona aittir; bunda aracının hiçbir suçu ve hatası yoktur.
Emanete hıyanet olmaz.
Emanet olarak bize bırakılan şeyi iyi korumalıyız. Bu, bir insanlık borcudur. Emanete hainlik yapmak, kendi yararımıza kullanıp yıpratmak, dinimize, törelerimize ve doğruluk kurallarına aykırıdır.
Emek olmadan yemek olmaz.
Yaşayan tüm insanlar, – eğer ağır özürlü değillerse – kendi hayatlarını kendileri kazanmak zorundadırlar. Bu, değişik şekillerde olabilir. Yaşayabilmek, harcayabilmek için çalışıp kazanmak gerekir.
Emekte biter yumak.
Kişiler amaçlarına ulaşabilmek için ehil kişilerden yardım alamayacağı durumda kendi işlerini kendileri görürler ve bu işi becerebilmek için fedakarlıklarda bulunurlar. Bu fedakarlıklar harcayacağı emeklerin tamamıdır.
Er olan ekmeğini taştan çıkarır.
İnsanların başarılı olmasında en büyük etken kendi iradeleridir. Birşey yapma arzusu, başarı için ön koşuldur. Azimli kimse, en güçlü işlerle uğraşmaktan yılmaz; para kazanır, geçim yolunu bulur.
Erkek arslan dişisinden kuvvet alır.
İnsanlar erkek ve dişi olarak yaratılmışlardır. Erkek, elmanın yarısı gibidir ve elmanın diğer yarısı olan dişi ile bir bütün oluşturur. Kadın ve erkek, birbirini tamamlar. Öte yandan, bir kadının şefkat ve ilgisini üzerinde hisseden erkek daha güçlü olur. Diğer canlılar içinde durum aynıdır.
Erken kalkan yol alır, er evlenen döl alır.
Yapacakları işe erken başlayanlar kazançlı olurlar. Bir işi işin içinde çözmek çok daha doğru olacağı gibi, erken evlenen bir insanında erken çocuğu olur. Erkenden birçok hayat konusunu tecrübe edenler, yaşıtlarına göre çok daha ileride olurlar.
Erteye kalan, arkaya kalır.
İnsan, gündemine aldığı işe biran önce başlamalı ve bitinceye kadar savsaklamadan üzerinde çalışmalıdır. Ertelenen, yarın yaparım diye düşünülen iş hiçbir zaman bitmez.
Eşeğe altın semer vursalar, eşek yine eşektir.
Kişinin değeri, ancak insanlık erdemleri ile artar. Düşük karakterli bir kimse, göz kamaştırıcı bir dünyalığa kavuşsa bile, yinede aşağılık kalır. İnsanlık değerinden yoksun kişi, kılık kıyafetle, ünvan ve sandalye ile değer kazanmaz. O yine bayağı ve düşüktür.
Eşeğin kuyruğunu kalabalıkta kesme; kimi uzun, kimi kısa der.
Kimseyi ilgilendirmeyen önemsiz bir işimizi, herkesin düşüncesini bildirmesine meydan verecek biçimde yapmaya kalkarsak her kafadan bir ses çıkar; hangisine uyacağımızı şaşırırız. Böyle işleri kendi kendimize karar verip yapmalıyız.
Eşeğini sağlam kazığa bağla, sonra Allah’a ısmarla.
Tevekkül, Allah’a güvenmektir. Birçok kavram gibi, buda yanlış anlaşılabilmektedir: Tevekkül, önlem almaya asla engel değildir. Bize akıl veren, yine Allah’tır. Bir iş için aklımızı kullanmadan, üzerimize düşeni yapmadan, onu Allah’a ısmarlamak tevekkül değil, ahmaklıktır. Gerçek tevekkül, üzerimize düşeni yaptıktan sonra, bundan sonrasını Allah’a havale etmek, sonucun iyi olmasını O’ndan ummaktır. İşimizi başkasına, dahası Allah’a emanet etmekle sağlama bağlamış olmayız. Onu sağlama bağlamak için önce sen bütün imkanlarını kullanacaksın; ondan sonra başkasına emanet edeceksin.
Eşek bile bir düştüğü yere bir daha düşmez.
En aptal insan bile uğradığı musibetten ders alır. O musibete yol açan şeylerden artık kendini korur.
Eşek hoşaftan ne anlar; suyunu içer, tanesini bırakır.
Bazı şeylerin zevkine varabilmek için insanın bunlara ruhen hazır olması gerekir. Böyle şeyler eğitim, görgü ve bilgi ister. Bilgisiz, görgüsüz kimse ince, güzel şeylerin zevkine varamaz; değerini ölçemez.
Esirgenen göze çöp batar.
Birşey üzerinde aşırı titizlik göstermek sanıldığı gibi her zaman olumlu sonuç vermez. Aşırı ilgide duygusallık ağır bastığı için bir tedbir ve mantık hatası yapmak mümkündür. Gerekli tedbirleri almakla birlikte geniş yürekli olmak iyidir.
Eski dost düşman olmaz, yenisinden vefa gelmez.
Eski dostlar, acı, tatlı birçok günleri birlikte yaşamışlardır. Bu hatıralar, onları sıkı sıkıya birbirine bağlamıştır. Aralarında ufak tefek dargınlıklar olsa bile eski dostlar birbirlerine düşman olmazlar. Çünkü bunun bedeli insan için az olmayan bir zaman dilimiyle ödenmiştir. Yeni dostlar arasında henüz böyle sıkı bağlar yoktur. Bu dostluk, güvenilebilecek sağlamlığa erişmemiştir.
Etle tırnak (karı koca) arasına girilmez.
Aile için kırgınlıklara ve dargınlıklara karışılmamalıdır. Ana baba ile çocuklar ve yakın hısımlar bazen birbirlerine darılırlar, ancak çok sürmez barışırlar. Dışarıdan bir kimsenin barıştırmak için aralarına girmesi doğru değildir. / Ana baba ile çocuklar ve yakın hısımlarını aralarını açmaya çalışmak boş bir gayrettir.
Etme bulma dünyası.
Bu dünya, kötülük yapanın kötülük gördüğü bir yerdir. Hiç kimse, yaptığım yanıma kar kalır; gün olur, devran döner, herşey unutulur diye düşünmemelidir.
Ev alma komşu al.
Bir mülk edinirken, özellikle ev alırken önce komşularına bakılmalıdır: Çevrede oturanlar iyi insanlarsa, ne ala. Komşuları iyi olan bir evde rahat oturulabilir, mutlu bir ömür sürülebilir. Bundan dolayı ev alacak kimse için komşular evden daha önemlidir. Komşular kötü işe en güzel evde bile rahat oturulamaz.
Evdeki hesap çarşıya uymaz.
İnsan birşeye karar verirken biraz ön yargılarından, birazda bilgi ve deneyimlerinden istifade eder. Oysa hayat dinamiktir, şartlar heran değişebilir. Bundan dolayı yapacağımız iş için hazırladığımız tasarı, uygulamada düşündüğümüz gibi gerçekleştirilemez.
Evi ev eden avrat, yurdu şen eden devlet.
Bir evin temizliğini, güzelliğini, rahatlığını, ekonomik düzenini sağlayan ve orada mutlu bir yaşayış ortamı meydana getiren kadındır. Nasıl ki yurdun şen ve bayındır olmasını sağlayan devlettir.
Evli evinde, köylü köyünde gerek.
İnsan kendini ve konumunu iyi bilmelidir. Herkes kendi yerinde ve işinin başında bulunmalıdır. Toplum düzeni de, kendisinin rahatlığı da bunu gerektirir.