Bir arkeolog, her zaman bir yeri ya da yaşama biçimini tam olarak belirlemesine yarayacak şeyler bulmaz. Arkeoloji bilimi her bilim dalı gibi hedefe ulaşmak için belirli bir rota izler. Yapılan işin doğasından dolayı izlenecek metot oldukça zahmetli olabilir. Sonuçta buldukları insanların geri bıraktıklan günlük cisimlerden ibarettir. Arkeoloji alanlarının yüzeylerinde genellikle toprakta neyin gömülü olduğuna dair belirli izler bulunur. Arkeologlar kazı alanı tespitinde birçok alet kullanır. Bunların içinde eski haritalar, yazılı belgeler oldukça önemlidir.
Bunlar ev, alet, takı, çanak, çömlek, oyuncak ve yemek için kullanılan hayvan kemiği kalıntıları olabilir. Ancak önemli objeler deri, ağaç, kıyafet, samandır ki bunlar genelde çok zor korunurlar. Ancak buna rağmen arkeologlar yine de bize oldukça fazla bilgi verebilirler. Öncelikle ilkel yerleşimlerin birbiri ardına hangi sırayla kurulduklarını ifade ederler. Daha sonra her bir objenin hangi şehre ait olduğunu bilmelidirler. Her bir obje etiketlenir, fotoğrafı çekilir, ölçülür vb. Eğer alan, tarih çağlarına rastlıyorsa orada kullanılan yazmaları da bilmek zorundadırlar.
Arkeologlara yardım eden jeolog, botanikçi, zoolog gibi birçok uzman vardır; bunların hepsi bulunan şeyin tanımlanması ve incelenmesinde yardımcı olurlar. Bazen buldukları bir nesne hakkında bir eser yayımlamaları yıllar süren bir çalışma gerektirir. Teknolojinin gelişimiyle bu bilimin izlediği metotların da geliştiğini söylemek yanlış olmaz. Arkeologlar GIS ve GPR adı verilen iki teknolojik yöntem kullanır. Bunlardan GIS(Coğrafi Bilgi Sistemi) adı verilen yöntem, kazı yapılacak coğrafi bölgenin verilerinin toplanıp incelenmesini, mekansal analizini, bölgede meydana gelen topografik değişimleri tespit eder.