İsim | Anlamı | Cinsiyet |
ÖBEK | tomurcu, aynı türden şeylerin oluşturduğu yığın küme | KIZ |
ÖCAL | Yapılan kötülüğün acısını çıkar, öcünü al. | ERKEK |
ÖCALAN | İntikam alan. | ERKEK |
ÖÇALAN | İntikam alan. | ERKEK |
ÖDÜL | Bir basarı ya da iyilik karşısında verilen armağan. 2. Yarışma veya müsabakalarda bir tarafın, kazanana verdiği hediye, mükafat. | KIZ/ERKEK |
ÖGE | 1. Çok akıllı. Yaşlı kimse. 2. Bir ulusun büyüğü, ileri geleni. 3.. Hekim. 4. Ün, şöhret. | KIZ/ERKEK |
ÖGEDAY | 1. Çok akıllı, bilgili. 2. Moğol hükümdarı Cengiz Han’ın oğlu. | ERKEK |
ÖGER | Akıllı, bilgili kimse. | ERKEK |
ÖGET | Beğenilen, aranılan, övülen, iyi güzel. | KIZ/ERKEK |
ÖGETÜRK | Akıllı, bilgili Türk. | ERKEK |
ÖĞDAY | Çok akıllı | ERKEK |
ÖĞE | Öke | KIZ |
ÖĞET | Iyi, uygun, güzel | KIZ |
ÖĞÜN | 1. Kendini yücelt, gurur duy. 2. Zaman vakit. 3. Kez, defa. 4. Önde, ileride olan. | KIZ/ERKEK |
ÖĞÜNÇ | Övünülecek şey | ERKEK |
ÖĞÜR | 1. Uğur. 2. Samimi, içten dost. 3. Bir şey yapabilmek için ele geçen zaman ya da elverişli durum. | ERKEK |
ÖĞÜŞ | torun; çok; övme biçimi, övüş | ERKEK |
ÖĞÜT | Bir kimseye yapması ya da yapmaması gereken şeyler için söylenen söz. | KIZ/ERKEK |
ÖKE | 1. Çok akıllı. Yaşlı kimse. 2. Bir ulusun büyüğü, ileri geleni. 3.. Hekim. 4. Ün, şöhret. | ERKEK |
ÖKER | Akıllı kimse. | ERKEK |
ÖKKEŞ | 1. Erkek örümcek. 2. Bir dağ adı. | ERKEK |
ÖKLÜ | Akıllı. | ERKEK |
ÖKMEN | Akıllı, zeki, bilgili kimse. | ERKEK |
ÖKMENER | Akıllı, bilgili kimse. | ERKEK |
ÖKSEL | akılla ilgili, zeka ile ilgili, ussal, akılsal | ERKEK |
ÖKTEM | Güçlü, onurlu, gösterişli, korkusuz. | ERKEK |
ÖKTEMER | Güçlü, onurlu, gösterişli, korkusuz. | ERKEK |
ÖKTEN | Akıllı, bilgili, fazıl, kahraman, cesur. | ERKEK |
ÖKTÜRK | Akıllı, güçlü Türk. | ERKEK |
ÖMER | Dirilik, canlılık, yaşama, ömür sürme; İslam’ın ikinci halifesi Hz. Ömer’in adı | ERKEK |
ÖMÜR | 1. Hayat müddeti, yaşama süresi. 2. Hayat, dirilik. | KIZ/ERKEK |
ÖMÜRAL | Uzun ömürlü ol. | ERKEK |
ÖNAL | İleri git, lider ol anlamında. | ERKEK |
ÖNALAN | önce davranan, önde giden, başa geçen | ERKEK |
ÖNAY | Ayın ilk günlerindeki hali, hilal. | KIZ/ERKEK |
ÖNAYDIN | Ön aydın. | KIZ |
ÖNCEL | 1. Birine göre kendinden önce yerini tutmuş olan kimse. 2. Bizden önce yaşamış olanlar | KIZ/ERKEK |
ÖNCÜ | Bir hareket veya düşünce akımını başlatan | ERKEK |
ÖNCÜBAY | Klavuz, rehber, önder kişi. | ERKEK |
ÖNCÜER | önde giden yiğit, öncülük eden yiğit | ERKEK |
ÖNDER | Bir davada, fikri siyasi bir harekette önde giden, önayak olan, kitleyi idare eden kimse, lider, şef. | KIZ/ERKEK |
ÖNEL | Bir işin tamamlanması için verilen süre, vade, mühlet | KIZ/ERKEK |
ÖNEM | Bir şeyin nitelik ya da nicelik yönünden değeri olma durumu, değer | KIZ/ERKEK |
ÖNEN | Hak, adalet. | KIZ/ERKEK |
ÖNER | 1. Önde gelen, başta gelen. 2. Yön. 3. Sıra. | KIZ/ERKEK |
ÖNEY | Önde olan, üstün | ERKEK |
ÖNGAY | Jüpiter gezegeni | KIZ/ERKEK |
ÖNGEL | Ağır başlı. | ERKEK |
ÖNGÖR | Önceden gör, ilerde olacakları sez. | ERKEK |
ÖNGÖREN | önceden gören, önceden kestiren | ERKEK |
ÖNGÜ | 1. İlk, önce, önceki. 2. Direnme, inat. | ERKEK |
ÖNGÜL | 1. Direnen, inatçı kimse. 2. Ön ayak olan, teşvik eden. 3. Kılavuz. | KIZ/ERKEK |
ÖNGÜN | önemli bir günün ya da bir bayramın öncesindeki gün, arife | ERKEK |
ÖNGÜT | 1. Saklanarak yanaşma, izinden yürüme. 2. Hücum etmek için elverişli yer. | ERKEK |
ÖNİZ | (ilk çocuk için) ilk iz, önceki iz | KIZ |
ÖNKAL | Ön kal. | ERKEK |
ÖNNUR | Ön nur. | KIZ |
ÖNOL | önderlik et | ERKEK |
ÖNSAL | Ön sal. | ERKEK |
ÖNSEL | Hiç bir denemeye dayanmayan, yalnız akıl yoluyla yapılan | ERKEK |
ÖNSOY | İlk soy. | ERKEK |
ÖNUMUT | önde gelen umut, ilk umut | ERKEK |
ÖNÜR | Kendinden önceki, eski. Öne geçen, ileriye giden. | KIZ/ERKEK |
ÖRALMIŞ | Kale, şehir almış. | ERKEK |
ÖRAY | 1. Ateş gibi kızıl renkte ay. 2. Şehirli, şehirde yaşayan. | ERKEK/KIZ |
ÖREN | 1. Eski yapı ya da kent kalıntısı. 2. Şehir kent. Köy. 3. Bitek ova. 4. Ormanlık y | KIZ/ERKEK |
ÖRENEL | Cömert ve geniş el. | ERKEK |
ÖRENER | Geniş, güven veren yiğit. | ERKEK |
ÖRENGÜL | Yaban gülü. | ERKEK |
ÖRGE | süs, motif | KIZ |
ÖRGEN | 1. Organ. 2. İnce halat, urgan. | ERKEK |
ÖRGÜN | Sıcak gün. | ERKEK |
ÖRSAL | örsü al | ERKEK |
ÖRSAN | Yüce adı olan | ERKEK |
ÖRSEL | Ör sel. | ERKEK |
ÖRSKAN | sağlam kan, örs gibi sağlam kan | ERKEK |
ÖRTÜN | Ortanca kardeş. | ERKEK |
ÖTÜKEN | 1. Oğuz destanında Tiyenşan dağlarıyla Orhun havzası arasında bulunduğu belirtilen, ormanlık kutsal bölge. 2. Moğolca’da yer Tanrıçası. – İsim olarak kullanılmaz. | ERKEK |
ÖVEÇ | 2, 3 yaşındaki erkek koyun. | ERKEK |
ÖVER | bir kimsenin ya da bir şeyin iyiliklerini söyleyebilerek onun Değerini belirtir | ERKEK |
ÖVGÜ | övmek için söylenen güzel söz, övme | ERKEK |
ÖVGÜL | Övülmeye değer | KIZ |
ÖVGÜN | Övülmüş, övülen kimse | ERKEK |
ÖVGÜNÇ | Öğünç, övünç | KIZ |
ÖVÜL | Kendini beğendir, övgü kazan | ERKEK |
ÖVÜN | kendi kendini öv, kendini yücelt | ERKEK |
ÖVÜNÇ | Övünmeye yol açan, övünülecek şey. | KIZ/ERKEK |
ÖYKÜ | Hikaye, ayrıntılarıyla anlatılan olay | KIZ |
ÖYMEN | Evcimen, evine bağlı. | ERKEK |
ÖZ | 1. Bir kimsenin betiği, manevi varlığı. 2. Bir şeyin temel öğesi. 3. Kan bağı ile bağlı olan. 4. Katıksız, an. 5. Çay, dere. | KIZ/ERKEK |
ÖZAK | Öz ak. Özü temiz, doğru kimse. | ERKEK |
ÖZAKAN | Öz akan. | ERKEK |
ÖZAKAY | Öz akay. Özü temiz kimse. | KIZ/ERKEK |
ÖZAKIN | Öz akın. | ERKEK |
ÖZAKINCI | Öz akıncı. | ERKEK |
ÖZAKTUĞ | Beyaz tuğ. | ERKEK |
ÖZAL | Öz al. | ERKEK |
ÖZALP | Özünde yiğit olan kimse. | ERKEK |
ÖZALPMAN | Özünde yiğit olan kimse. | ERKEK |
ÖZALPSAN | Yiğitliğiyle tanınan kimse. | ERKEK |
BİR SONRA Kİ SAYFA İÇİN AŞAĞIDAKİ NUMARALARI TAKİP EDİNİZ