İletişim kurmak insanlar arasındaki zorunlu durumlardan biridir. konuşma engeli ile doğan veya sonradan konuşamama problemi yaşayan insanların birbirleriyle veya çevreleriyle iletişim kurmalarını sağlayan hareketler dizisidir. Dilsizlik, genelde doğuştan olan, bazen de sonradan ortaya çıkan bir rahatsızlıktır. Dilsizlik, insanların dili olmaması anlamına gelmez. Dünyada, çeşitli duyu organları işlevini yerine getiremez halde olan milyonlarca insan bulunuyor. Dilsizlerin iletişimlerini sağlamada en çok kullandıkları yol işaret dilidir. Televizyonda bazı programlarda, konuşulan konuları ekranın bir köşesinde el işaretleriyle anlatan kişiler görmüşsünüzdür. İşaret dili; sağır/dilsiz insanların el, kol, mimik hareketleriyle duygu düşüncelerini karşı tarafa anlatmak ve anlamak için kullandıkları bir iletişim yoludur.
Türkçe işaret dilinin temelleri Osmanlı Imparatorluğu’nda 16. ve 17. yüzyılda atılmış, ardından 19. yüzyılın sonlarında Sultan II. Abdülhamid tarafından İstanbul’da açılan Sağırlar Okulu ile çok daha standart bir işaret dili eğitimi verilmeye başlanmıştır.
Dilsiz alfabesi öğrenmek dilsizler için mecburi bir ihtiyaç iken böyle bir özrü bulunmayan insanların da öğrenmesi gereken bir dildir. Çünkü dilsiz insan duygularını karşı tarafa işaret diliyle anlatmak zorunluluğunda olması nedeniyle, karşı tarafın onu anlaması için bu dili bilmesi gerekir. Son zamanlarda duyarlı insanlar tarafından bu alfabenin temelleri öğrenilmeye çalışılmaktadır. İnsanların bu duyarlılığı çevrelerine aşılamaları ve konuşma engeli olan vatandaşların iletişim yükünü azaltmak için dilsiz alfabesini öğrenmeleri gerekmektedir
Birçoğu doğuştan sağır olan bu kişiler, sesleri duyamadıkları için, ses çıkartmayı da öğrenemezler. Zekâlarında hiçbir sorun olmayan bu kişiler, iletişim kurmak için işaret dilini kullanırlar.