Hepimiz her gün bir şeyler yeriz. Kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği olarak tükettiğimiz gıdaları sindirir ve genelde her gün tuvalete gitme ihtiyacı duyarız. Yediğimiz yemeklerin neredeyse hepsi çok güzel, iştah açıcı kokulara sahiptirler. Hatta kokuları ağzımızı bile sulandırır. Ama tuvaletten gelen kokular hiç de öyle değildir! Çürüyen bir yiyeceğin kötü kokması da tamamen aynı sebeptendir. Çürüme gerçekleştikten sonra gıda eski haline getirilemez ve kimyasal değişiklik yaşandığı için tekrardan tüketilemez. Çürüyen meyveler üzerinde kahverengi bir renk değişimi meydana gelir.
Örneğin kabuğu soyulmuş bir meyveyi dışarıda bıraktığımız zaman, üzerinde bir sürü bakteri birikir ve bu bakteriler bol bol yiyecek buldukları bu ortamda hızla çoğalır. Çürüme de, bakteriler meyveyi yedikçe artar. Bakteriler bizim gibi tuvaletlere sahip olmadıkları için, atıklarını aynı ortama yaparlar. İşte çürük gıdaların hem zehirleyici etkisi, hem de kötü kokusu buradan gelir. Bakteri kakasından!
Meyvenin hücre yapısı bir bütün olarak korunduğunda, enzim ve fenoller birbirinden ayrı duruyor. Ancak meyve dilimlendiğinde, çürüdüğünde ya da zamanla bozulduğunda, meyvenin hücre duvarları yıkılıyor ve kimyasal karışma başlıyor. Meyvenin yüzeyindeki bu bozulma, oksijenin diğer organik bileşenlerle temasına yol açıyor. Meyvelerin çoğu kahverengiye dönüşerek oksitleniyor. Ancak limon ve turunçgiller kahverengiye dönmüyor, çünkü içerdikleri sitrik asit nedeniyle oksitlenme renksiz gerçekleşiyor.