Öncelikle birçoğumuz şansk getirdiği için kırlarta bahçelerde çok kere 4 yapraklı yonca bulmak için gezmişizdir. Peki 4 Yapraklı Yonca ne anlama geldiğini biliyormusunuz. Yada Gerçekten de Dört yapraklı yoncalar uğurlumudur?
Dört yapraklı yoncaların uğurlu sayılması bir bâtıl inançtan ibarettir. Yani insanlar ne bilimsel ne de dinî bir sebep olmaksızın buna inanmaktadır. Günümüzde bitki kültürü ile uğraşanlar, sadece dört yapraklı yoncaların ürediği tohumları geliştirmeyi başarmışlardır. Ancak efsane devam etmektedir, insanlar bahçelerinde milyonlarcası yetişebilirken, hala kırlarda uğur getireceğine inandıkları dört yapraklı yoncayı heyecanla aramaktadırlar.
Bu batıl inanca göre, Yoncanın dört anlamı bulunuyor. Birinci yaprak ümidi, ikincisi imanı, üçüncüsü aşkı, dördüncü yaprak ise şansı simgeliyor. Tabiatta nadir bulunan ise bu dördüncü yapraktır.
Normal şartlar altında doğada kendi kendine yetişen yonca bitkisi, 3 yapraklıdır. Bazen dış etkenler sebebiyle, bitkinin tüm büyüme ve gelişme kodunun yazılı olduğu bölümleri değişim geçirir ve “mutasyon” denilen olay gerçekleşir. Yani genetik çeşitlilikten ötürü kimi zaman yaprak sayısı, 3 taneden fazla olabilmektedir.
Normalde o bitkinin kaç yaprağının olacağı, yapraklarının ne kadar büyüyeceği ve boyunun ne kadar uzayacağı bellidir ama mutasyon geçirince 3 yerine 4 yaprak çıkarabilir. Bu durum, “yaprak sayısı geni” olarak adlandırılan bir gendeki mutasyon sonucunda çekinik karakterin baskın hale gelmesi sonucu meydana gelmektedir.
Nadir görüldükleri için insanlar onların “özel” olduklarına inanmış ve şans getireceğini düşünmüşlerdir. Hâlbuki birkaç tane dört yapraklı yoncayı bir bahçeye ekerseniz, daha onlarca dört yapraklı yonca elde edebilirsiniz.
Dört Yapraklı Yonca Hikayesi
Hristiyanlık inanışında Havva’nın cennet bahçesinde elinde dört yapraklı yonca ile dolaştığı kabul edilir. Yoncaya çok daha eski kültürlerin batıl inançlarında da rastlanıyor. İrlanda efsanelerinden ve Sezar zamanından kalma yazılardan, bu inanışın kökeninin İngiltere’ye, Galler’de yaşayan Keltler’e kadar uzandığı anlaşılıyor.