Müslümanların sermaye ve ekonomi ile olan ilişkilerinde çok tartışılan konulardan birisi de “Katılım Bankacılığı”dır. Günümüzde bankacılık sektörü her geçen gün değişmekte ve gelişmektedir. Bunların arasında İslami hassasiyete sahip olan kişi ve kurumlar, İslam dininin yasakladığı faiz ve uygulamalarından kaçındıkları için sermayelerini sisteme dahil edememekte, yatırımları atıl durumda kalmaktadır. Ancak bunların dayandığı esas prensipler ve çalışma biçimleri hakkında Islâm iktisatçıları henüz son sözü söylemiş değillerdir. Kâr ve zararı esas alan finans kurumu, faizi esas alan bankayla aynı sayılamaz. İkisinin de verdiği aynıdır, denemez.
Müslümanların sermaye ve ekonomi ile olan ilişkilerinde çok tartışılan konulardan birisi de “Katılım Bankacılığı”dır. Yani diğer adıyla: “Faizsiz Bankacılık”
-Faizsiz fînans kurumlan da müşterilerine belli miktarda fazla para veriyor, sanki faizli bankadan bir farkları olmuyor gibi görünüyorlar. Bankanın verdiği neden faiz oluyor da fînans kurumun un verdiği aynı miktara yakın fazlalık kâr sayılıyor? O da faiz değil mi?
Efendim, fînans kurumunu işletenler elbette piyasa şartlarını düşünecek, faizli kurumlarlâ rekabet edecek bir kâr miktarıyla çalışacaklardır. Yoksa rekabet etme kabiliyetlerini kaybetmiş olur, piyasadan silinmeye mahkum hale gelirler. Bunun için kâr nispetlerini piyasa şartlarına göre ayarlamak zorundalar.
Bu sebeple, bankayla fînans kurumunu aynı saymak mümkün değildir. Çünkü baştaki akit (anlaşma) ikisini de birbirinden kesin çizgiyle ayırmaktadır. Şöyle ki: .
-Bankalar parayı, vereceği miktar kesin olan faizle alır, verilecek yere de yine miktarı kesin olan faizle verirler. Yani para hep faizde çalışır. Zaten parayı yatıran da faiz alma şartıyla yatırır, teslim alan da faiz verme şartıyla teslim alır. Yani baştaki anlaşma, faiz anlaşmasıdır. Finans kurumundaki anlaşma ise bunun tam aksinedir. Kâr-zarar ortaklığında çalıştırılmak şartıyla para verilir, alan da kâr-zarar ortaklığında çalıştırmak şartıyla alır. Bu da bir kâr-zarar ortaklığı anlaşmasıdır.
Demek ki: ikisi aynı değildir. Biri kâr-zarar ortaklığı anlaşmasıdır. Öteki de faizli anlaşmadır.
Bu sebeple kâr ve zararı esas alan fînans kurumu, faizi esas alan bankayla aynı sayılamaz. İkisinin de verdiği aynıdır, denemez. Çünkü, anlaşma şartlan ikisini birbirinden kesin çizgileriyle ayırmış olur. Bankaya para yatıran, ben miktarı belli olmayan kâr değil, kesin olan faiz istiyorum demiş olur. Finansa para yatıran da, ben miktarı kesin de olsa faiz istemiyorum, riskli de olsa kâr ortaklığı istiyorum, demiş olur. Gayet tabiidir ki, kim neyi istemişse onun sorumlusu ve muhatabı olacaktır. Bundan daha makul bir sonuç beklenilenle.
Bu konularda bakılacak kitap: Prof.Dr. Hamdi Döndüren’in “İslami Ölçülerle Ticaret Rehberi” adlı eseridir