Fransız Devrimi olarak da adlandırılan Fransız İhtilali, gerçekleştiği dönemin yanında günümüze bile etki eden önemli bir tarihsel olaydır. Fransız Devrimi, Fransa’daki mutlak monarşinin devrilip, yerine cumhuriyetin kurulması ve Roma Katolik Kilisesi’nin ciddi reformlara gitmeye zorlanmasıdır.
Devrimden önceki yıllarda Fransa ekonomisin durumu pek parlak sayılmazdı. Aslında pek çok çağdaş devlete göre ekonomisi ilerde olan Fransa özellikle köylünün mahsul alamaması ve savaş giderlerinden dolayı gerileme dönemine girmiştir. 1700’lerde Fransa refah içinde değildi. Hükümetin para sıkıntısı vardı ve vergileri artırması gerekiyordu. XVI. Louis bunu ancak geleneksel bir şekilde meclis oy birliği ile yapabilirdi, ancak bu da politik reformlara neden olurdu.
Meclisi dağıtarak, buna son vermeye çalıştı ancak Paris sakinleri buna karşı çıkarak meclisi desteklediler.
Yeni Millî Meclis 1791’de bağımsızlık ve eşitlik üzerine yeni kanunlar çıkararak gücünü gösterdi. Kraliyet ailesi bir süreliğine hapsedildi ve sonra idam edildi.
İflasın eşiğine gelen Fransa kaybettiği Kuzey Amerika sömürge kolonilerindeki isyanı da mali yönden desteklediği için merkezi yönetim tükenme noktasına gelmiştir. 1789 yılında toplanan Parlamento; soylular, din adamları ve halktan kurulan üç kamaradan oluşmaktaydı. 1789, 14 Temmuz’da bir grup insan Paris Bazel’deki kraliyet hapishanesine saldırdı. Çok az sayıda mahkûm serbest bırakıldığı hâlde bu olay Fransa’daki kraliyet gücüne son vererek devrimi başlattı. Devrimi bir halk hareketinden çok toplumsal bir ilerleme olarak gören ayrıcalıklı kesim Jakobenler (radikal ilerlemeci) ve Jirondenler (liberal ve ılımlı ilerlemeci) olarak iki sınıfa ayrılmışlardır.