Gökyüzüne bakıp tüm o yıldız ve gezegenleri görünce günün birinde onların çarpışıp çarpışmayacaklarını merak edersiniz. Neyse ki böyle bir şey yaşanması uzak bir ihtimaldir. Uzaydaki cisimler belli bir kütleye sahip olduklarından birbirlerini çekmeleri, dolayısıyla düşmeleri gerekirdi. Ancak uzaydaki cisimler döndüklerinden ortaya çıkan merkezkaç kuvvet diğer cisimlerin çekim kuvvetini dengeler. Hataya düştüğümüz nokta bu yıldız ve gezegenlerin Dünya dan ne kadar uzakta olduklannı anlayamamaktır. Bununla ilgili daha iyi bir fikre sahip olmak için kendi güneş sistemimizi ve onun gezegenlerini düşünelim.
Her birinin özellikleri birbirinden farklı olan sekiz gezegen geçmişten bugüne merakla takip edilmekte, uzmanlarca ilgiyle ve titizlikle araştırılmaktadır. Yapılan bu araştırmalar neticesinde yapılan her bir keşif insanlığı ve bilim dünyasını çok heyecanlandırmaktadır. Kafanızın hem büyüklük hem de yerleşim yeri olarak güneş sistemindeki Güneş olduğunu düşünelim. Yani bu durumda kafanız birçok halkanın tam merkezinde durmuş olur. Bu halkalar Güneş’in çevresinde dönen gezegenlerin yörüngesidir.
Kafanız merkez olmak üzere Merkür en yakında (6 metre uzağınızda), Venüs ikinci halkada (12 metre uzağınızda), Dünya üçüncü halkada (16 metre uzağınızda), dördüncü halkada ise Dünya’dan daha ufak Mars (25 metre uzağınızda) durur. Ondan sonra gezegenlerin en büyüğü olan Jüpiter bir sokak kadar uzakta, altına haLkada Uranüs iki sokak kadar uzakta ve son olarak dört sokak kadar uzağınızda Plüton vardır. Her biri etrafınızda kendi eksenlerinde değişmeden döndüklerine göre neden birbirleri üzerine çıkmadıklarını anlayabilirsiniz.
Dünyada yerçekimi vardır ve cisimleri kendine çeker. Güneş de dünyayı kendine çeker, oysa dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesinden oluşan merkezkaç kuvvet dünyayı güneşten uzaklaştırmaya çalışır. Böylece dünya biri dünyayı güneşten uzaklaştırmaya çalışan diğeri güneşe çeken iki güç arasında düşmeden dengede durur.