Görme ve işitme, insan algısının temelini oluşturan iki önemli duyu sistemidir. Bu duyular, çevremizdeki dünyayı anlamamıza ve deneyimlememize olanak tanır. Bilim, bu duyuların önemini ve öğrenme süreçlerimize olan etkilerini inceleyerek bu konuda değerli bilgiler sağlamıştır.
İnsan öğrenmesinin büyük bir kısmı, çevresel uyaranları algılamak ve yorumlamak amacıyla görme ve işitme duyularını kullanma üzerine odaklanmıştır. Yapılan araştırmalara göre, öğrendiklerimizin çoğu (%98) bu iki duyu sistemi aracılığıyla gerçekleşir. Bu durum, görsel ve işitsel uyaranların bireyin zihinsel süreçlerine derinlemesine etki ettiğini gösterir.
Görsel duyular, öğrenme süreçlerimizin büyük bir bölümünü oluşturur. Algıladığımız bilgilerin %90’ı gözler aracılığıyla sağlanır. Renkler, desenler, şekiller ve uzaysal ilişkiler gibi görsel unsurlar, çevremizdeki dünyayı anlamamıza katkı sağlar. Özellikle eğitim ortamlarında görsel materyallerin kullanımı, öğrencilerin konseptleri daha iyi kavramalarına ve bilgileri daha etkili bir şekilde öğrenmelerine yardımcı olabilir.
İşitsel duyular da önemli bir rol oynar. Öğrenmenin %8’i kulaklar aracılığıyla gerçekleşir. Konuşmalar, ses efektleri, müzik ve diğer işitsel uyaranlar, bilgiyi anlama ve hatırlama üzerinde etkili olabilir. Öğrenme süreçlerinde sesli öğretim, grup çalışmaları ve müzik gibi stratejiler, işitsel duyuları kullanarak öğrencilerin bilgiyi daha etkili bir şekilde içselleştirmelerine yardımcı olabilir.
Sonuç olarak, görme ve işitme duyuları, insan öğrenme süreçlerinde merkezi bir role sahiptir. Bu duyular aracılığıyla algılanan çevresel uyaranlar, bireyin bilgiyi anlaması, öğrenmesi ve hatırlaması için temel bir zemin oluşturur. Bu nedenle, eğitim ve öğretim stratejilerinin bu temel duyuları etkili bir şekilde kullanması, öğrenme deneyimini zenginleştirebilir ve bilgiye erişimi artırabilir.