Yaşayan Canlılar nefes alıp vermeden yaşayamaz. Bu sebeple biz insanlar hayatımıza devam etmemmiz için nefes alıp vermeden sadece bir dakka durabiliriz. Bu sebeple, beynimiz oksijen yetmezliğine son derece duyarlıdır. Her ne kadar kısa süreli oksijen yetmezliklerine direnebilse de, mümkün olduğunca sürekli ve düzenli nefes almanız gerekmektedir. Tüketilen oksijen miktarı yapılan fiziksel aktivitenin yoğunluğu ve süresi ile değişiklik gösterir. Bir plastik torbaya nefes vererek akciğerlerinize ne kadar hava çekebildiğinizi, yani akciğerlerinizin kapasitesini ölçebilir, buradan hareketler.
Şüphesiz nefes alıp verebilmek sağlıklı insanlar için her zaman yapılan kolay bir aktivite gibi görünse de, insanların büyük çoğunluğunun ciğerlerinin dörtte birini veya beşte birini kullandıkları saptanmıştır. Bir çok insanın soluk alışverişi yüzeysel ve çabuk olduğu için akciğerler tam kapasitesiyle kullanılamamaktadır.
Nefes alıp verirken vücudumuzun tek ilgilendiği madde oksijendir. Normal şartlar altında, havayı oluşturan gazların %21’i oksijendir. Yani nefes aldığımızda, ciğerlerimizdeki havanın yalnızca %21’i oksijen olur. Verdiğimiz nefesteki oksijeni ölçen bilim insanları, bu havanın %16 civarında bir kısmının oksijene sahip olduğunu bulmuşlardır. Yani içimize çektiğimiz havanın yalnızca %5’i oksijen olarak vücudumuza faydalı hale gelir. Yetişkin bir insanın dakikada ortalama 7-8 litre hava teneffüs ettiğini düşününce, 1 litre oksijen almak için yaklaşık 3 dakika boyunca nefes alıp vermemiz gerektiği ortaya çıkar. Sonuç olarak bir saatte 25, bir günde ise yaklaşık 600 litre oksijen tüketiriz.
Bir saatte bu sayı 900’leri buluyor. Bir günde ise ortalama bu işlem 22.000’e yaklaşıyor. Buna göre bir haftada veya bir ayda ya da bir yılda kaç adet soluk alma ve verme faaliyetinde bulunduğumuzu hesaplamak ise zor görünmüyor. Bunu yaşımızla çarparak ömrümüzde ne kadar nefes-alıp verdiğimizi de! Nefes alıp vermenin hayatî bir olay olduğunu biliyoruz.