Her birimiz el sıkışmanın sosyal bir merhabalaşma yolu olduğunu biliriz. Ayrıca Tokalaşma ve el sıkışma insanlar arasındaki dostluğu ve samimiyetliği güçlendirir. Böylece taraflar, birbirlerine içerisinde bulundukları sosyal ortamın geleneklerini anladıklarını iletmiş olurlar. Ayrıca Buna “musafaha” da denir. Gerek erkeklerin birbiriyle, gerekse de kadınların birbirleriyle, karşılaştıkları zaman selâmlaşmaları, hal-hatır sormaları, musafaha yapmaları, tokalaşmaları, kucaklaşmaları, birbirlerine güleryüz göstermeleri İslâmî kardeşliğin bir icabıdır. Bir diğer bakış açısıda şöyledir.
İki kişi eğer bir anlaşma yapmak ya da bir konuyu konuşmak istiyorsa hem karşılarındakine güvence vermek hem de kendilerini korumak adına birbirlerinin elini tutuyor, yani silah yerine karşılarındakinin elinin tutarak güvenli bir ortam oluşturuyorlardı.
Zaman içinde bu bir geleneğe dönüştü ve dostluğun sembolü oldu. Ciddi iş ortamlarına da taşman tokalaşma hareketi, güvenin ve anlaşmanın işaretini vermeye başladı. Kimi zamansa sadece “el sıkışma” işini ve nedenlerini anlamayan kişilerden oluşurlar. Kaba bireylerse ya geleneği biliyor olmasına rağmen, kendilerini o geleneklerin üzerinde ve ötesinde gören bireylerdir; ya da geleneği bilmemekle birlikte aynı zamanda umursamayan veya öğrenmek istemeyen kimselerdir.
Yine de insanların tokalaştıkları zamanlar farklılık gösterir. Örneğin Türkler, biriyle tanışırken bile ellerini uzatıp tokalaşmak isterler. Oysa bir İngiliz iş adamıyla toplantı yapacaksanız, ancak toplantıdan bir anlaşmayla çıkıyorsanız elini sıkabilirsiniz.