Savaş zamanında kadınlar, savaşa giden erkeklerin işlerine yerleştirilmişlerdi. Sağdaki bu poster kadınların oynamak zorunda kaldığı önemli rolü vurgulamaktadır. 1893 yılında Yeni Zelanda, kadınlara oy kullanma hakkı tanıyan ilk ülke olmuştur.
Yeni Zelanda’yı 1903 yılında Avustralya ve 1906 yılında Finlandiya izledi. Dünyanın diğer bölgelerinde kadınlar bu hakkı alabilmek için zorlu ve genellikle şiddet içeren mücadelelere girişmek zorunda kaldılar.
Emmeline Pankhurst 1903 yılında İngiltere’de Sosyal ve Siyasal Kadınlar Derneği’ni (WSPU) kurdu. WSPU fikirlerden çok, gösteri faaliyetlerine ağırlık verilmesi gerektiğini düşünüyordu ve “sufragettes (oy verme hakkı savunucuları)” olarak bilinen birçok üyesi tutuklanarak hapse atıldı. Emily Davison adlı bir üye, yarışlarda kendini kralın atının önüne atmış ve hayatını kaybetmişti.
Protesto ve eylemler
Süfrajetlerin yıktığı diğer bir tabu ise açıkça kamu alanında sigara kullanmalarıdır. O dönemde kamu alanında sigara kullanmak, sadece erkeklere verilen bir imtiyazdı ve kadınlara bu isteklerinin haksız olduğu kabul ettirilmeye çalışılıyordu. 1910 yılında amacı kadın haklarının genişletilmesi olan yasa tasarısının düşmesinden sonra vitrinler taşa tutulmuş, yangın çıkarılmış, kamusal binalara bunlar arasında İngiltere’nin en önemli manastırı olan Westminster Abbey de bulunmaktadır- bombalı saldırılar düzenlemişlerdir.
1913’te Emily Davison protesto amacıyla kendini, düzenlenen bir at yarışında Birleşik Krallık Hükümdarı V. George ’un atının önüne atmış ve birkaç gün sonra da ölmüştür. Davison, Pankhurst tarafından şehit ilan edilmiştir. I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Birleşik Krallık’ta kadınların oy hakkı kampanyaları geçici olarak durmuştur.
Alice Paul ve Lucy Burns Amerika Birleşik Devletleri’nde “Kral Wilson” unvanı verilen Amerika başkanı Woodrow Wilson’a karşı bir dizi protesto hareketi yürütmüştür. 1916 Haziran ayında Alice Paul tarafından kurulan Ulusal Kadınlar Partisi’nin (National Woman’s Party/NWP) birçok üyesi 1917 -1919 yılları arasında tutuklanmıştır.