Louis Pasteur kimdir nasıl başarılı olmuştur? Evet şimdi sizler için bir başarının öyküsünü kısaca anlatmaya çalışacağız. Bu Hikayemiz’deFransız mikrobiyolog ve kimyager Louis Pasteur Tanıyalım.
Fransız mikrobiyolog ve kimyager Pasteur, fermantasyon ile ilgili çalışmaları esnasında mikropların kendi kendine üremelerinin mümkün olmadığını kanıtlamıştır.
Ünlü mikrobiyolog ve kimyager Louis Pasteur, 27 Aralık 1822 yılında Fransa’nın Dole şehrinde dünyaya geldi. 1846’da Ecole Norm sile Supérieure’ün fen bölümünü bitirdi. 1847’de Fizik ve Kimya dalında Doktora derecesini alan Pasteur, bu yıllarda izomerlik, Kristal yapı ve Optik etkinlik konularındaki çalışmalarıyla adını duyurmayı başardı. 1848’de Strasbourg Fen Fakültesi’nde yardımcı kimya profesörlüğüne yükseltildi. 1854’te Lille Fen Fakültesi’nde kimya profesörlüğüne ve Ecole Normale’de kurulmasını istediği araştırma laboratuarının yöneticiliğine getirildi. Bu laboratuarda, 1871’de Şarbon, Tavuk Kolerası ve Kuduzgibi virûtik hastalıklar, Bağışıklık mekanizması ve aşı hazırlama teknikleri üzerinde çalışmaya başlayan Pasteur, kuduz köpekler üzerindeki incelemelerini daha güvenli bir ortamda yapabilmek için I885’te eski bir imparatorluk şatosunu amaca uygun olarak düzenleyerek, Pasteure Enstitüsü’nün çekirdeğini oluşturdu.
Pasteur, Strasbergli Marie Laurent ile evlendi. Marie’nin eşini, araştırmalarını her şeyin üstünde tutması için özendirmesi sayesinde Pasteur laboratuar çalışmaları üzerinde yoğunlaşabiliyor ve işine gereken zamanı ve önemi verebiliyordu. 28 Eylül1895te Saint-Cloud’da hayatım kaybetti.
Pasteur, kimyager ve daha sonra bakteriyolog olarak görev yaptığı süre boyunca, tıbbın ilerlemesine büyük katkılarda bulundu. Tıp doktoru olmadığı için, 1800^ yılların doktorları teorilerine karşı çıktılar. Pasteur, buna rağmen çalışmalarım sürdürdü. Pasteur ün bakterilerin ya da mikropların gerçekten var olduklarına ve bunların hastalıklara yol açabileceğine olan inancı tamdı. Kendi bildiği yöntemle yaptığı işe ve kendine inancım sürdürerek araştırmalarına devam etti.
Pasteur kendine inanan, başkalarının söyledikleriyle değil, kendi doğrularıyla yaşayan ve sezgilerine güvenen bir bilim insanıydı. 1895 yılında hayata gözlerini yumduğu güne kadar son derece alçak gönüllü, gösterişsiz ve sade bir yaşam sürdürdü. Yaşlılık yıllarında insanların ona gösterdikleri büyük saygı karşısında şaşkınlığa düşer ve bunu pek komik bulurdu. Londra’da uluslararası bir tıp kongresinde kongre salonuna girdikten kısa bir süre sonra Pasteur kürsüye davet edildi.
Pasteur*ün yüzünde hayal kırıklığına uğramış gibi bir ifade belirdi. Pasteur, İngiltere veliaht (kral adayı) Prens’i buraya geliyor olsa gerek” dedi. “Keşke dışarda dursaydık. Gelişini de izleyebilirdik böylece.” Bu içten sözler herkesi çok duygulandırmıştı. Kongre başkanı Pasteur’e “Hayır Bay Pasteur” dedi. “Gelen sizsiniz. Herkesin takdir ettiği ayakta alkışladığı insan sizsiniz.”
Pasteur’ün, özellikle mayalanma olayında ve bulaşıcı hastalıklarda mikroorganizmaların sorumlu olduğunu kanıtlaması, kendiliğinden türeme teorisini çürütmesi, şarap, bira, süt, meyve suyu gibi mayalanabilir sıvıların uzun süre bozulmadan saklanabilmelerini sağlayan “Pastörizasyon” adlı konserve yönteminin gelişmesini sağladı.
Bu yöntemde, sütü 63 °C’de otuz dakika süreyle ısıtmak ve sonra hızlı bir biçimde soğuttuktan sonra sütü kapalı ve sterilize edilmiş şişelere koymak gerekiyordu. Buna benzer bir yöntem ( UHT ) sütü mikroplardan arındırmak için günümüzde de kullanılmaktadır.
Joseph Meister adlı bir çocuk kuduz bir köpek tarafından on dört yerinden ısınldığında, anne ve babası çocuğu Louis Pasteur’e getirdiler. Bu bilim insanı daha önce sadece hayvanların üzerinde denenmiş olan kuduz aşısını çocuğa uygulamakta tereddüt etti. Pasteur bunu ancak, kendisine gelen iki doktorun, çocuğun kuduz hastalığından her durumda öleceğini ve başarılı olursa yöntemin kuduz hastalığına bir çare olabileceğini söylemesinden sonra denemeye karar verdi. Aşının başarılı olması bu öldürücü hastalığın önlenmesi ve aşıların geliştirilmesi için büyük bir adım oldu.