Fena: Arapça, fânî olmak, yok olmak mânasına gelir. Nesnelerin, su-fınin gözünden silinmesine fena denir. Zıddı beka’dır. Kul, insan olarak taşıdığı sıfatları ve huyları terk eder, fenaya ererek, tam hale gelir, olgunlaşır. Ancak, bu giden kötü sıfatların ve ahlâkın yerini, Allah’ta mükemmel olarak bulunan ilâhı sıfatlar veya ilâhî huylar alır. Fenâ hâli, kulun benliğinin kaybolması ile, tevhidin gerçekleşmesi demektir. Bu hâl, tevhidin en yüksek derecesidir.
Beka: Arapça, ilk hâliyle devam edip gitme, sona ermeyiş, bir hâlde sürekli oluş gibi mânâları ihtiva eder. Tasavvufta da kulun, Allah ’in her şeyin üzerinde olduğunu görmesidir. Kişinin kendi özelliklerinden geçip, Allah ’ın özelliklerinde bekâya ermesidir. Allah }la bakî olan kişi, nefsinde fenaya ermiş, nefsinden geçmiştir. Bir şey yaptığı zaman, nefsine menfaat temin etmek veya bir zarar geldiğinde ona engel olmak için yapmaz, sadece ve sadece Allah rızası için yapar.
Pekmez içinde ne kaynatılırsa, pekmez lezzetini alır. Havuç, elma, ayva ve ceviz, pekmezde kaynatılsa, hepsinden de pekmez lezzetini alırsın. Hz Mevlana
Cansız ekmek cana eş olunca dirilir. Canın ta kendisi olur. Kapkara odun, ateşe eş olunca karanlığı gider. Baştan başa nur olur. Ölmüş bir eşek bir tuzlaya düşse, eşekliği ve leşliği kalmaz. Hz Mevlana
Allah’tan başka her şey fânidir. Mademki onun zatında fâni değilsin, varlık arama! Hz Mevlana
İnsanları iyi tanıyın, her insani fena bilip kötülemeyin, her insanı da iyi bilip övmeyin! Hz Mevlana
Kimseden sana kötülük gelmesini istemiyorsan; fena söyleyici fena öğretici fena düşünceli olma. Hz Mevlana