Büyük ve alimler’den Mevlana Celaleddin Rumi sözleri ve nasihatları ile hayatınıza yön verecek altın değerinde sözleri derledik. İnsan için faydalı olan bilgi, bilgilerin en üstünüdür, en güzel rehberdir. Bu çalışmamdaki amaç, toplumda ortaya çıkan bozulmanın durulması adına, ‘bir damla’ olabilmektir.
Bazı insanlar vardır ki doğduğu zamana ait değildir. Çağların ötesinde yaşarlar. Onlar ışık olur çevresini aydınlatırlar. Cevherlerin usta ellerde yetişmesi, değerinin ortaya çıkması için belirli bir zamanın geçmesi lazımdır. Sürekli doğum sancısı çekenlerin dillerinden inci, mercanlar dökülür. Mevlânâ Celaleddin, “hamdım, piştim, yandım elhamdülillah!” derken en güzel iksiri ve insan-ı kâmilin yolunu göstermiştir.
MEVLANA NAMAZ İLE İLGİLİ MESAJLARI
Altın, zekât vermekle coşar, fazlalaşır. İnsanı kötülükten, fenalıktan kurtaran namazdır. Zekât vermen keseni korur, namazın da seni kurtlardan kurtarır, çobanlık eder, sana.- Mevlana
Bize doğru yolu gösteren, bizi kötülüklerden alıkoyan namaz, beş vakit olarak farz kılındı. Fakat âşıklar daima namazdadır. O gönüllerindeki aşk, başlarındaki ilahı sevda ne beş vakitle yatışır, ne de beş yüz bin vakitle geçer gider.- Mevlana
Cuma namazını kılmak, namazı cemaade eda etmek, halka iyilik yapmalarını, Allah’ın buyruklarını tutmalarını emretmek, kötülükte bulunmaktan çekinmek lâzım.- Mevlana
Bu namaz, oruç, hac ve cihad hep inanca tanıklık etmektedir.- Mevlana
Ey bî-namaz, cilalaıımayı bırakmışsın da heva ve hevesinin iki elini de açmışsın! Heva ve heves kapandı mı cilacının eli açılır.- Mevlana
Heva ve hevesi kendine vezir yaparsan, tertemiz canını namazdan da alıkoyar, niyazdan da.- Mevlana
Allah “Secde et de yaklaş” buyurdu. Bedenlerimizin secde etmesi, canlarımızın O’na yaklaşmasına sebeptir, – Mevlana
İnsanın namaz kılmayı arzu edişi, oruç tutuşu, hep Hakk’ın kulunu kendine çekişindendir. – Mevlana
Yüzünü yıkamayan, hurilerin yüzünü göremez. Peygamber, “Namaz, ancak huzuru kalple kılınır” buyurmuştur.- Mevlana
Bâyezid-i Bistâmî, kendisinde namaz kılma hususunda bir tembellik gördü. O çok akıllı şeyh, sebebini düşündü, fazla su içmesinde buldu.- Mevlana
Hışım, şehvet ve hırs rüzgârı, namaz ehli olmayan kişiyi silip süpürür!- Mevlana
Sevgi (kulluk), sadece düşünce ve mânâdan ibaret olsaydı, bize oruç ve namaz lüzumlu olmazdı.- Mevlana
Allah’ın kullarını namazdan men etme.- Mevlana
O büyükler büyüğünün (Hz. Peygamber’in) haberlerinden birini dinle: “Huzur-u kalb olmadıkça namaz tamam olmaz.- Mevlana
Verdiğin zekât kesene bekçilik yapar, onu korur. Kıldığın namaz da sana çobanlık eder; seni kötülüklerden, kurtlardan kurtarır. – Mevlana
İnsanın namaz kılmayı arzu edişi, oruç tutuşu, hep Hakk’ın kulunu kendine çekişindendir. – Mevlana
Dekukî, namaz kıldırmak üzere onların önüne geçti, o kadar birleştiler, o kadar kaynaştılar ki sanki onlar atlas bir kumaştı, Dekukî de o kumaşın sırması, süsü! O padişahlar, saf olup o ünlü imama uydular. Tekbir getirince kurbanlık koç gibi âlemden çıktılar. Ey ulu, tekbirin mânâsı şudur: Yarabbi, huzurunda kurbanız. Koyun keserken “Allahu ekber” dersin ya, o geberesi nefsi keserken de bu söz söylenir. “Allahu ekber” de de o uğursuz nefsin başını kes. Kes de can, mahvolmaktan kurtulsun. Ten İsmail’e benzer, can Halil’e.
Can bu semiz bedeni yaptırdı da tekbir getirdi mi, ten kesilir, şehvetlerden hırslardan kurtulur, besmeleyle kesilmiş temiz bir kurban hâline gelir. Kıyamette ol-ı duğu gibi Hak huzurunda saf kurulur, hesaba, Allah ile konuşup görüşmeye girişilir. Allah’ın huzurunda, gözyaşları dökerek ayakta durmak, kıyamet gününde kabirden kalkıp mahşer yerinde dikilmeye benzer.
Hak, “Sana bunca zamandır mühlet verdim, bana ne getirdin? Ömrünü neyle bitirdin, verdiğim gıdayı, ihsan ettiğim kuvveti ne uğruna mahvettin, gözünün nûrunu nerelerde tükettin, beş duygunu nerelerde yıprattın? Gözünü, kulağını, aklını, arşa ait bütün cevherlerini harcadın; yeryüzü âleminden bunlara karşılık ne satın aldın? Sana kazma ve bel gibi el ve ayak verdim.
Onlan sana bizzat ben bağışlamıştım, ne yaptın onları?” der. Hak’tan buna benzer seni dertlere uğratan yüz binlerce haberler gelir. Kıyamdayken kula gelen bu haberlerden kul utanır, iki büklüm olur, rükûa vanr. Utanmadan ayakta durmaya kudreti kalına/, rilkûda Allah’ı teshili eder.
Allah’tan “Başını kaldır, rükû-dan kıyama dön de Allah’ın sorgularına birer birer cevap ver” fermanı gelir. O utanan kul, rükûdan başını kaldırır. Fakat olgun bir iş yapamamış olduğundan bu sefer yüzüstü düşer. Yine emir gelir: “Başını kaldır, secdeden kalk da yaptıklarından haber ver!” Tekrar utana utana başını kaldırır, ama yine yılan gibi yüzüstü dü-jÜverirl Allah, tekrar “Başını kaldır da şöyle, inceden inceye yaptıklarını araştırmak istiyorum” der. Artık ayakta durmaya kuvveti kalmadığından, Allah’ın heybetli hitabı, canına tesir etmiş olduğundan, o ağır yükün altında, yere oturur. Allah, “Söyle bana… Sana nimet verdim, nasıl şükrettin? Sermaye verdim, hadi, göster kazandığı” der.
Kul, sağ yanma dönüp peygamberlere, o ululara selâm verir; “Padişahlar, bu kötü kişiye şefaat edin. Ayağım da balçıkta kaldı, kilimim de” der. Peygamberler, “Çareye başvuracak gün geçti. O, orada yapılacak bir şeydi, elde alet oradaydı, orada kaldı! A bahtsız kişi, git oradan, sen vakitsiz öten bir horozsun.
Bırak bizi, kanımıza bulaşma!” derler. Bunun üzerine sol tarafa baş çevirir, hısımından akrabasından yardım ister. Onlar da “Sus! Allah’a kendin cevap ver. Bizi kim oluyoruz ki? Bizden el çek!” derler. Ne bu yandan bir çare olur, ne o yandan. O biçarenin canı da yüz parça olur! Herkesten ümidini keser de ellerini açar, duaya başlar: “Yarabbi, herkesten ümidim kesildi. Evvel de sensin, âhir de sen; senden başka önü, sonu olmayan yok” diye niyaza koyulur. Namazdaki bu hoş işaretleri gör de bunıııı eninde sonunda böyle olacağını bil! Namaz yumurtasından civcivi çıkar; yerden tane toplayan yordamsız kuş gibi yere baş koyup durma!