Mikroskop sözcüğü, Yunanca “küçük” anlamına gelen mikros ve “görüntüleyici” anlamına gelen skopos sözcüklerinin birleşiminden oluşur. Yani mikroskop, “küçük nesnelerin” “görüntüleyicisi”dir. Çıplak gözle görülemeyen küçük şeyleri görebilmek için kullandığımız bir araçtır.
Günümüzde çeşitli amaçlar için yapılan mikroskoplar başlıca 5 temel bölüme ayrılırlar.
1- Işık mikroskopları,
2- Karanlık saha mikroskopları,
3- Fluoresens mikroskopları,
4- Faz-kontrast mikroskobu,
5- Elektron mikroskopları.
Normalde, herhangi bir nesne göze yaklaştırıldıkça daha büyük gözükür. Fakat 25,5 cm’den daha yakına geldiğinde, nesneler bulanık gözükmeye başlar. Buna, odak dışma çıkma adı verilir. Eğer bir dışbükey lens, gözle nesnenin arasına yerleştirilirse, bahsedilen mesafeden daha yakınlaş-tırsak bile, nesne bulanıklaşıp odak dışına çıkmaz ve net görünür. Günümüzde mikroskop, insanların, bütün endüstri dallarının kullandığı önemli bir alettir.
Mikroskobu, etrafındaki dünyayı görüntülemek için keşfeden kişi HollandalI Antonie Van Leeuwenhoek (1632-1723’tir. 1670’lerde İlk küçük lensli kaba mikroskobunu yapmıştır. Bu, onu, bakteri gibi bir mikroskobik yaşamı görebilen ilk insan olmasını sağlamıştır.
Nitekim dünyanın güneş etrafında döndüğünü açıkladığı için, engizisyon işkencesine tabi tutulan ve dünyayı güneş etrafında döndüğünü iddia etmekten vazgeçmesi şartıyla Papa tarafından serbest bırakılan meşhur İtalyan bilgini Galilei Galileo (1564-1642) iki mercek kullanarak bazı tecrübelerde bulunmuştu. Bugünkü mikroskobun ana prensiplerini ise 17. asırda Hollandalı Anton van Leeuwenhoek ve İngiliz Robert Hooke bulmuşlardır.
İnsan gözü doğal bir mikroskoptur. Uzaktaki cisimler ufak gözükürler. Cisimler yaklaştıkça teferruatı daha iyi seçilmeye başlanır. Göz, sonsuz bir uyum özelliğine sahip olsaydı mikroskoba ihtiyaç olmazdı.