Orkestra şefliğinin geçmişi çok eskilere dayanır. On dokuzuncu yüzyılda eserlerin bestecileri yavaş yavaş hayattan çekilmeye başlayınca, profesyonel orkestra şefleri ortaya çıktılar. Orkestra şefliği bir meslek haline geldi. Orkestra şefi, elinde «baget» denilen ince ve küçük bir değnek olduğu halde, orkestrayı meydana getiren müzisyenler topluluğunu kesin bir otorite ile yönetir.
Aslında her orkestra üyesinin önünde çalacağı eserin notaları var. Bu açıdan bakınca şef olmasa da onlar kendi kendilerine çalabilir diye düşünebilirsiniz. Ancak asıl iş provalar sırasında yürütülüyor. Orkestranın hangi hızda, hangi tonda çalacağı, hangi enstrümanın ne kadar yüksek tonda çalması gerektiği gibi tüm önemli konuları şef yönetiyor.
Orkestra şeflerinin işlerinin yüzde 95′i provalardadır. Sesleri en çok ‘yanlış çalıyorsunuz’, ‘çok hızlı’, ‘daha yavaş’ şeklinde provalarda duyulur. İyi prova çalışmaları yapmış bir orkestra şefsiz çalabilir ama iyi bir provayı şefsiz yapamaz.
Bir orkestra şefi, yaklaşık 30 ayrı çalgının sesini ayırt edebilir.
Orkestra şeflerinin işi enstrüman çalanlardan daha kolaymış gibi görünür. Fakat Boulez “Orkestrayı yönetmek enstrüman çalmaktan çok daha zordur. Kültürü bilmeniz gerekir; partisyonları bilmeniz gerekir; ayrıca ne işitmek istediğinizi öngörmeniz lazım. Az sayıda icracının yer aldığı bir dans ya da caz orkestrasını yöneten bir şefin görevi nispeten hafiftir Buna karşılık o, aynı zamanda bir müzik âletini çalmak suretiyle orkestraya katılan mükemmel bir icracıdır.