Bu soru kafanızı karıştırabilir. Suyun değdiği her yer ıslanır, elinizi suya soksanız da o ıslaklığı hemen fark edersiniz. Ama aslında ıslak olan su değildir. Su, tıpkı demir ya da oksijen gibi, kendine has özellikleri olan bir maddedir. Demirden yapılmış bir dolaba elinizi çarpsanız canınız yanar ama dolaba hiçbir şey olmaz.
Demir atomları birbirine o kadar sıkı bağlıdır ki, o atomların arasındaki bağı kırıp elinizi dolap kapağından içeri geçiremezsiniz. Sıvılarda durum böyle değildir. Sıvıları oluşturan yapı taşlarının arasındaki bağ zayıftır ve aralarındaki boşluk büyüktür. Bu yüzden elinizi suya sokabilirsiniz. Elimiz suyun içine girdiğinde ıslaklığı fark ederiz.
Hâlbuki ıslaklık sadece, elimizin etrafında birbirinden uzaklaşan ve yer değiştiren su moleküllerinin hareketi sonucu hissettiğimiz şeydir. Moleküller arasında çekim kuvvetleri olduğunu bilinen bir gerçektir. Maddenin kendi molekülleri arasında çekim kuvveti olduğu gibi (ki buna adezyon deniyor), birbiriyle temas halinde maddelerin molekülleri arasında da çekim kuvvetleri bulunuyor (buna da kohezyon deniyor). Bilim, “ıslak” olma koşulunu bu kuvvetlerin birbiriyle ilişkisine göre belirlemiştir.