Yüzlerce karınca, toprağın altındaki yuvalarına ufacık bir delikten girerler. Sonra gözden kaybolurlar ve biz nasıl bir yuvaya sahip olduklarını hiç göremeyiz. Karınca, karıncalar familyasını oluşturan, yaban arıları ve arılarla birlikte zar kanatlılar (Hymenoptera) takımında yer alan, sosyal yaşam gösteren böceklere verilen ortak addır. Evlerimizde veya ofislerimizde gördüğümüz birkaç karınca, gözümüzle göremediğimiz yerlerde bir ya da birkaç karınca yuvasının varlığının göstergesi olabilir.
Karıncalar yuvalarını yaparken ilk olarak besinin çevrede bolca bulunmasını gözetirler, bu koşul tamamlandığı sürece civarındaki alanlarda taş diplerine, toprağın altına, ağaç köklerinin ve bazıları da ağaçların üstüne yuvalarını yapar. Aynı zamanda karınca yuvalarının yapılışında belirli özelliklerin incelikle işlendiğini bilmeliyiz. Karıncalar, toplu halde çalışarak toprağı kazar ve tüneller açarlar.
Toprağın altında labirent gibi karmaşık kanallar açan karıncalar, âdeta yerin altına doğru uzanan bir apartman sistemi kurarlar. Dik bir eğimle inen ana tünele, yere paralel uzanan ara tüneller bağlanır. Bu ara tünellerin uçları da geniş oyuklara, yani odalara varır. Odaların her biri farklı amaç taşıyabilir. Bazı odalar yemek depolamak için kullanılırken bazıları yavru karıncaların bakımı için, bazılarıysa dinlenme amacıyla kullanılır. Karınca yuvalarına girişlerin bu kadar küçük olmasının en önemli sebebi de elbette davetsiz misafirlere karşı korunmaktır.
Karıncalar yuvaların ağzı güneye doğru bakarken karıncalar aşındırdığı toprağı vs. kuzey yönüne yığar. Diğer yandan yuvalar giriş koridorları ve U şeklindeki borulara (sifon) benzer koridorları ile birbirine bağıntılıdırlar. Buralara toplanan su tıkaç görevini görür. Bu sayede yuvaların içine su dolması engellenmiş bir yapıya sahip yuva oluşturulmuş olur.