Zaman zaman, dünya hakkında bizi hayrete düşüren ve henüz nedeni tam açıklanamamış gerçeklerle karşılaşırız. Okyanus-lardaki ; tuz da böyle bir gerçektir. Cevabı ise, tuzun okyanuslara nasıl girdiğinin bilinmemesidir. Tuzun suda çözülebilir olduğunu ve yağmur suyuyla okyanuslara aktığını biliyoruz.
Dünya yüzeyindeki tuz devamlı olarak erir ve okyanuslara akar. Eğer bütün okyanuslaı kurusaydı, geriye kalan tuzla 180 mil uzunluğunda ve 1 mil kalınlığında bir I duvar inşa edilebilirdi.
Böyle bir duvar ekvator çevresinde dünyanın etrafını bir kere dolaşabilirdi. Günlük olarak kullandığımız tuz, deniz suyundan, tuz göllerinden, tuz pınarlarından ve tuzlu kayalardan elde edilir. Deniz suyıindaki tuz konsantresi, yüzde üç ile üç buçuk aralığı arasında değişir. 890 metre karelik bir alana yayılmış olan Lut Gölü’ndeki mevcut tuz miktarı yaklaşık 11.600.000.000 tondur.
Okyanuslara formunu kazandırmak adına, akarsu ve su altı hava ağızlarından gelen tuz miktarının oranı oldukça şaşırtıcıdır. Çözülmüş haldeki tuzlar, okyanus suyunun toplam ağırlığının yüzde 3.5’ini oluşturmaktadır. Bu tuz miktarı denizden çıkarılabilseydi eğer, yeryüzündeki tüm toprak parçasının üzerine 153 metre kalınlıkta bir tabaka oluşturabilirdi.
Fakat akla gelen şöyle bir soru da var: Eğer denizler tuzluluğunu akarsu kaynaklarından alıyorsa, neden göller nispeten az tuzludur?
Birçok gölde, su akışı göl içindeki ya da dışındaki ırmaklarca sağlanır. Sürekli bu yolla beslenen göller, suyu sürekli değiştirilen bir havuz gibi tuzsuz kalır. Fakat, Ölü Deniz ve Utah’daki Büyük Tuz Gölü gibi gidegeni olmayan su kaynaklarının tuzluluk oranları okyanuslarınkine eşit ya da okyanusların tuzluluk oranından daha fazladır.