Şükür secdesi nedir veya şükür secdesi nasıl kılınır? sorusu belki bir çoğumuzun yeni duyduğu ama unutulmuş bir sünnettir. Bu nedenle aklımıza Şükr Secdesi hakkında bazı soruları cevaplamaya çalışacağız. Mesela Şükür secdesi ne zaman yapılır ? veya şükür secdesinde okunan dualar nelerdir gibi bir çok soruların yanıtını bulabileceğiniz inşaallah güzel bir konu anlatmaya çalışacağız. İster kadın olsun ister erkek olsun şükür secdesi yapabilir. Öncelikle şükür secdesi ve tilavet secdesi ayrı konulardır. Bunları karıştırmayınız. Çünkü biri Kur’anı kerim okunduğu zaman secde ayetlerini okuyan kişi tilavet secdesi yapar. Şükür secdesi ise aşağıda belirtiğimiz şekilde olur. Ayrıca Şükür secdesi ve tilavet secdesi, namaz için gereken şartların bulunduğu bir ibadettir. Erkek olsun kadın olsun gusül gereken (Cenabetli) veya hayız (adetliyken) nifaz (lohusa) döneminde kadınlar şükür secdesi yapamazlar. Çünkü Şükür secdesi namazsız yapılan ama abdestli yapılan bir secdedir. Namaz kılabilecek şartların oluştuğu durumda şükür secdesi yapılabilir.
Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyuruyor:
Kulun Rabbine en yakın olduğu hali, secde halidir. (Müslim-Nesâî-Ebû Dâvûd)
Şükr Secdesi: Kendisine nîmet gelen veya bir dertten ve musibet, sıkıntıdan kurtulan kimsenin, Allahü teâlâ için yaptığı secdedir. Resûl-i Ekrem Efendimiz ve ashâbı, zaman zaman yapmışlardır. Bu bakımdan bir kimse kendisi için önemli olan bir sonuca ulaştığı ve yine kendisi için tehlikeli olan sonuçtan beri olduğu her durumda şükür secdesine kapanabilir. Buna şükür secdesi denir.
Şükür secdesi nasıl yapılır: Şükür secdesi yapacak olan kimse abdestli olarak kıbleye döner ve abdestli iken şükür secdesine niyet edilir? Mesela “Allahım bu nimeti veya bu musibeti başımdan def ettiğin için sana şükür secdesi yapmak istiyorum sen kabul eyle”, veya “Allahım senin rızan için şükür secdesi yapmaya” gibi niyetle veya içinden geçirerek ellerini kaldırmadan Allahu Ekber diye tekbir alır ve doğruca secdeye gider. Şükür secdesi yapılış itibariyle tıpkı tilâvet secdesi gibidir. “Allahüekber” diyerek tekbir alınır, secdeye varılır, Secde de Elhamdülillâh Allah’a (c.c.) hamdü senâ eder, yada secdelerde olduğu gibi Sübhâne Rabbiyel a’lâ (Yüce Rabbimi ulûhiyyetine yakışmayan sıfatlardan tenzih ederim) diye, Allah’ı (Celle celaluhu) tesbih, tenzih eder. Mümkün olduğu kadar uzun secde edilir, sonra da selâm verilir. Şükür secdesi, tilâvet secdesi gibidir. Allahü teâlâ için şükür secdesi yapmak müstehâbdır. Kısa olarak Secdede önce “Elhamdülillah”, sonra üç kere”Sübhâne rabbiyel-a’lâ” denir. Namazdan sonra şükür secdesi yapmak mekrûhtur. Ayrıca secdede değişik veya bildiği hamd zikirlerini de yapabilir.
Meselâ Resûlüllah Efendimiz, Ebu Cehl`in kesik başını görünce, 5 kere şükür secdesine kapanmışlardır.
Şükür Secdesi hakkında Peygamber Efendimize ve ashabına ait bizlere gelen haberler şöyledir.
“Ebû Bekrete (r.a)’dan Şöyle demiştir:
Peygamber (s.a.s.), kendisini sevindiren veya onunla sevindiği önemli bir şey Ona gelince Allah Tebâreke ve Teâlâ’ya şükür olarak secdeye kapanırdı.”[1]
“… Enes bin Mâlik (r.a) Şöyle demiştir :
Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) büyük bir ihtiyacın görüldüğü ile müjdelendi. Bunun üzerine hemen secdeye kapandı.”[2]
Kah bin Mâlik (r.a)’dan rivayet edildiğine göre: Allah Teâlâ O’nun tövbesini kabul edince (şükür olarak) secdeye kapandı.”[3]
“Rabbimden dilekte bulundum ve ümmetim için şefaat niyaz ettim. O da ümmetimin üçte birini bana bağışladı. Ben de Rabbime şükretmek için secdeye kapandım. Sonra tekrar başımı kaldırıp Rabbimden ümmetimi bağışlamasını diledim; O da bana ümmetimin üçte birini bağışladı. Ben de bunun üzerine Rabbime şükür secdesine kapandım. Sonra tekrar başımı kaldırıp Rabbimden ümmetimi diledim; O da bana ümmetimin geri kalan üçte birini bağışladı. Ben de Rabbime şükretmek üzere secdeye kapandım.”
[1] Ebu Davut, Şükür Secdesi, Hadis No: 2774, İbn Mace, İkame, 192
[2] İbn Mace, İkame, 192
[3] İbn Mace, İkame, 192
[4] Ebu Davut, Cihad, 152
ŞÜKR (Şükür):
Verilen nîmetleri yerli yerinde kullanma. Allahü teâlâya, verdiği nîmetlerle isyân etmeme. Nîmetleri kullanırken sâhibini unutmama. Görülen iyiliğe karşı teşekkür. Allahü teâlânın emir ve yasaklarına uyma.
Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyuruyor ki:
Îmân eder ve şükür ederseniz azâb yapmam. (Nisâ sûresi: 46)
Nîmetlerime şükür ederseniz elbette arttırırım. (İbrâhim sûresi: 7)
İnsanlara teşekkür etmeyen, Allahü teâlâya şükür etmiş olmaz. (Hadîs-i şerîf-Keşf-ül-Hafâ)
Şükürden maksad; aczini îtirâf edip, kulluğunu bilmektir.
Nîmetlere şükreden, onun elden çıkacağından korkmasın. Nîmete şükredenlere, onu arttıracağını Allahü teâlâ bildirdi. Nîmetin kıymetini bilmeyip, nankörlük edenlerin elinden o nîmet alınır. Nîmetin kıymetini bilmemek onun elden çıkmasına sebebdir. Şük ür ise, onu devamlı kılar ve arttırır. ( Hazret-i Ali)
Cenâb-ı Hakk’a şükürden yüz çevirme ki, yarın mahşer günü boynu bükük kalmayasın (Sa’dî Şirâzî)
Herhangi bir kimse, herhangi bir zamanda, herhangi bir yerde, herhangi bir kimseye, herhangi bir şeyden dolayı, herhangi bir sûretle hamd ve şükr ederse, bu medh ü senâların ve teşekkürlerin hepsi, Allahü teâlâya mahsûstur. Çünkü, her nîmeti yaratan, gönderen hep O’dur. O hatırlatmazsa ve kuvvet ve kolaylık vermezse, kimse kimseye iyilik ve kötülük yapamaz. (M. Sıddîk Gümüş)
Hak teâlâ hazretleri buyurdu ki: Yâ Mûsâ! Bir kimse kendine verdiğim nîmeti benden bilip kendinden bilmezse nîmetlerimin şükrünü edâ etmiş olur. Bir kulum rızkını kendi çalışması ile bilip, benden bilmez ise nîmetin şükrünü edâ etmemiş olur. (Ka’b-ül-Ahbâr)
Ne zaman Hak teâlâ, size sağlık gibi, mal gibi, evlât gibi nîmet verse, sevinip Elhamdü lillah, bizim Rabbimiz bize ikrâm eyledi dersiniz. Ne vakit Allahü teâlâ size musîbet verse, yâni size bir belâ verse, gam çekersiniz, sabr etmezsiniz, şükr etmey i unutursunuz. (Kutbüddîn İznikî)
İyilik edene, mal ile hizmet ile karşılığı yapılır. Bunu yapamayan, hamd ve senâ, teşekkür ve duâ eder. Karşılık yapmayanın başına kakılır. Kötülenir, incitilir. Çünkü, iyiliğe karşı iyilik yapmak insanlık vazîfesidir. Böyle olunca, her iyiliği yapan , en büyük iyilik olarak, yok iken var eden, en güzel şekli veren, lüzûmlu uzuvları, kuvvetleri ihsân eden, her birini bir âhenk ile işleterek sıhhat veren, akıl ve zekâ bahşeden, çoluk çocuk, ev, ihtiyaç eşyâsı, gıdâ, içecek, elbiselerimizi yaratan yüce bir sâhibe, bu nîmetleri sebebsiz, karşılıksız ihsân eden ve her an yok olmaktan, düşmandan, hastalıktan muhâfaza eden ve bize hiç ihtiyâcı olmayan, sonsuz kuvvet, kudret sâhibi olan Allahü teâlâya şükr etmemek, kulluk hakkını ödememek ne büyük kabahât, ne çok zulüm ve ne alçak bir vaziyyet olur. Hele O’na ve nîmetlerin O’ndan geldiğine inanmamak ve bunları başkasından bilmek en büyük zulüm, en çirkin yüzkarası olur. (Ali bin Emrullah) Vücûdumun her kılı, dile gelse de Şükr etmiş olamam, nîmetlerine!
(İmâm-ı Rabbânî)