Adam öldürmenin kefareti nedir?
Yüce Allah, gerek İslam’dan önce göndermiş olduğu bütün dinlerde, gerekse son din İslam Dininde insan hayatının kutsallığına işaret etmiş, bir insan hayatının yok olmasını tüm insanlığın yok olmasına eş değer olarak kabul etmiştir.
Öldürülmesi harâm olan bir insanı öldürene keffâret lâzım gelir. Artık amden, yanlışlıkla veyâ şübh-ı amd öldürme şekilleri arasında fark yoktur. Bu kefâret, Müslüman ve işgücünü etkileyici kusûru bulunmayan bir köleyi âzâd etmektir. Buna gücü yetmezse, iki ay ard arda oruç tutmaktır. Kaza ile ölüme neden olmak, önce tövbe etmeyi gerektirir. Ardından da öldürülen kişinin varislerine diyet verilir. Sonra da iki ay kefaret orucu tutulur. Diyet konusunda onlarla masaya oturup anlaşmak da mümkündür.
Bu konuda Kur’an’ı Kerim’de şöyle buyurulur.
Nisâ Suresi 92. Ayet Meali: Bir mü’minin bir mü’mini öldürmesi olacak şey değildir. Ancak yanlışlıkla olması başka. Kim bir mü’mini yanlışlıkla öldürürse, bir mü’min köleyi azad etmesi ve bağışlamadıkları sürece ailesine diyet ödemesi gerekir. (Öldürülen kimse) mü’min olur ve düşmanınız olan bir topluluktan bulunursa, mü’min bir köle azad etmek gerekir. Eğer sizinle kendileri arasında antlaşma bulunan bir topluluktan ise ailesine verilecek bir diyet ve mü’min bir köle azad etmek gerekir. Bunlara imkân bulamayanın, Allah tarafından tövbesinin kabulü için iki ay ard arda oruç tutması gerekir. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Bir müminin, diğer bir mümini öldürmesi olacak şey değildir. İman buna engel olur. Ancak hata ile olursa; kasdetmede veya yapmada bir yanlışlıkla kaza ile meydana gelirse başka. Ayrıca, müslümanlarla birlikte yaşayan gay-ri müslimlerin, yaşama hakkının da koruma ve güvence altında olması gerektiği de ayetten çıkarılan bir sonuç olmaktadır. Ancak kefaret, ibadet grubunda yer aldığı ve bir bakıma tövbe ve Allah’tan bağışlanma dileme mahiye-tinde olduğu için hataen adam öldüren gayri müslimler kefaretle yükümlü tutulmaz ve sadece diyet öderler.
Kısas sadece kasten öldürmelerde söz konusudur. Klasik dönem İslâm hukukçularının ortak anlayışına göre öldürme suçu öncelikli ve ağırlıklı olarak öldürülenin yakınlarının şahsî hakkını ihlâl ettiğinden kısasa da ancak onların müştereken istemesi halinde gidilebilir. Kısastan af yetkisi de onlara aittir