Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri de buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, zamanlı ve mekânlı olmadığı için, hazır ve nazırdır sözü mecazdır. Yani zamansız ve mekânsız [hiçbir yerde olmayarak] hazırdır [bulunur] ve nazırdır [görür] demektir. Allahü teâlânın bütün sıfatları zamansız ve mekânsız olduğu gibi, hazır ve nazır olması da, zaman ile ve mekân ile değildir.
Cenab-ı Allah ezeli olduğu ve mücessem olmadığı için, hâdis olan gökte olması mümkün değildir. Cenab-ı Allah mekân ve yönden münezzehtir. Mekân ve yön olmadan O var idi.
Bunun için mekân ve yön şaibesini veren âyet ve hadîsleri te’vil etmek gerekir.
Allah’a mekân ve yön ispat eden kimsenin kâfir olup olmadığı hususunda ihtilâf vardır. Alimlerin çoğu kâfir olmadığına hükmediyorlar (6). Çünkü, meselâ, “er-Rahmanü alel arşi’s-tevâ” gibi âyetlerin zahiri, bu manâyı ifade ediyor. Hatta Şâ’bî, İbnü’l Müseyyeb ve Süfyan gibi zevatlar da “te’vil etmeden bu tip âyet ve hadislere iman etmek gerekir” diyorlar.
(5) el-Fetavâ’l Hadfsiyye, Shf: 89
(6) el-Fetavâ’l Hadîslyye, Shf: 81
Hazret-i İsa’nın, göğe çıkıp, Allah’ın sağına oturduğu ve Allahü teâlânın gökte olduğu inancı Hristiyanlığa sonradan sokulmuştur. Kitabül-Arş isimli Vehhabi kitabında, “Allah Arş’ın üzerinde oturur, yanında Resulullaha da yer bırakır” deniyor. Hristiyanlıkla Vehhabiliğin bu konuda da birbirine benzemesi tesadüf değildir. Ehl-i sünnet âlimlerinin hepsi “Allah mekândan münezzeh” buyuruyor.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Allahü teâlâ, zamanlı, mekânlı, cihetli değildir. Bir yerde, bir tarafta değildir. Zamanları, yerleri, yönleri O yaratmıştır. Cahiller, Onu Arş’ın üstünde veya yukarıda gökte sanır. Arşı da, yukarısını da, aşağısını da O yaratmıştır. Sonradan yaratılan bir şey, kadim [ezeli] olana yer olamaz. Allah, madde, cisim ve hâl değildir. Benzeri, ortağı, zıddı yoktur. Bildiğimiz, düşünebileceğimiz şeyler gibi değildir. Nasıl olduğu anlaşılamaz, düşünülemez. Hatıra gelen her şey yanlıştır. O kâinatın ne içinde, ne de dışındadır. İçinde, dışında olmak, var olan iki şey arasında düşünülür. Halbuki kâinat, hayal mertebesinde yaratılmıştır. Hayal mertebesindeki âlemin devamlı var görünmesi, Allah’ın kudreti ile oluyor.