Anne karnında ölen bebeği mezara koymadan önce cenaze naması kılmanın hükmü nedir? Evet ölümde hayatta Yüce Allah’ın elindedir. Hayatı veren’de odur, alanda Allah’tır. ölüm biz canlılar için vardır. Peki bebek cenaze namazı nasıl kılınır? diye bir soru sorulmaktadır. Ölen bebeğin arkasından ne yapmamız gerekir?
Öncelikle şunu söylemek gerekir ki; Çocukları vefat eden mümin bir anne-babanın, kabir hayatında ve cennette Hz. İbrahim (as) ve eşi Sare’nin kendi çocuklarıyla ilgilenmelerini bilmeleri, onları hem rahatlatır hem de sevindirir.Müminlerin buluğa ermeden ölen çocukları cennetliktir
“(Aynı yaşları üzere) ölümsüz kılınmış çocuklar (ve genç hizmetçiler), pınardan (akan Cennet şerbetleriyle doldurulmuş) testiler, ibrikler ve kadehlerle onların (o sâbikunun) etrâfında dolaşır!” (Vakıa, 17-18)
Müminlerin buluğa ermeden ölen çocuklarının cennet çocukları olacakları ayet-i kerime ve hadis-i şeriflerle müjdelenmiştir. Buluğa ermeden vefat eden çocuklar hakkındaki hüküm doğmadan vefat eden bebekler için de geçerlidir.
Çocuğunu kaybettiği halde buna sabreden Müslüman’a, Cenab-ı Allah’ın verdiği mükâfat Ebû Musa (ra) tarafından naklediliyor: “Resûlullah (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
Bir kulun çocuğu öldüğü zaman Allah Teâlâ meleklerine:
– Kulumun çocuğunun ruhunu mu aldınız, buyurur. Melekler:
– Evet, derler. Allah Teâlâ:
– Kulumun gönül meyvesini (ciğerparesini) mi kopardınız, buyurur. Melekler:
– Evet, derler. Allah Teâlâ:
– Peki, kulum ne dedi, buyurur. Melekler:
– Sana hamdetti ve ‘innâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn’ diye istircâda bulundu, derler. Bunun üzerine Allah Teâlâ:
– O halde kulum için cennette bir ev yapın ve adını da “hamd evi” koyun, buyurur.” (Tirmizi, Cenaiz 36)
Sağ doğup ölen çocuğun adı konulur, yıkanıp kefenlenir ve namazı kılınır. Ölü doğan çocuğun adı konulur, yıkanıp bir bezle sarılır ve cenaze namazı kılınmadan defnedilir.
Büyük bir Hanefi alimi olan Kasani İmam Ebu Yusuf’tan naklen der ki:
“Ölü olarak doğan çocuk yıkanır ve isim verilir. Fakat cenaze namazı kılınmaz.” (Bedaiyu`s-Sanayi, I/302)
Çocuk doğarken canlı doğmuşsa, yâni bağırmış yahut hareket etmiş, canlı doğduğuna kanaat getirilmişse, bu çocuk tıpkı büyük insan gibi muamele görür. Canlı olarak doğduktan hemen sonra da vefat etse, ismi konur, cenazesi yıkanır, bir beze sarılır, namazı kılınır ve sonra defnedilir. Yeter ki canlı doğduğuna kâni olunsun.
Namazı kılınmayarak gömülmüş olan bir cenazenin henüz dağılmamış olduğu muhtemel ise, ölünün hakkını ödemiş olmak için, kabri üzerine namaz kılınır. Kabre konulup üzerine toprak atıldıktan sonra, kabirden çıkarılması artık haramdır. Hiç yıkanmamış bile olsa artık öyle kalır. Kefensiz olarak kabre konulduğu zaman da kabir açılamaz. (Diyanet İslam Ansiklopedisi)
Gelin bu olayı yaşanmış bir konu üzerinden anlatmaya çalışalım inşaallah
Başlarına böyle şey ilk defa gelen baba ve anne, ne yapacaklarını bilememişler. Bu çocuk büyük insan gibi yıkanıp, kefenlenip, namazı kılınarak mı defnedilecek, yoksa bir saat önce dünyaya gelen bir çocuk olduğundan böyle bir ameliyeye ihtiyaç olmadan götürülüp kabre mi konacak? diye şaşı-np kalmışlar.
Çevredeki tecrübelilere sormuşlar. Kimi demiş ki:
– Bu bir masumdur. Bir saat önce dünyaya gelmiştir. Büyük adam gibi yıkanması, namazı kılınması icab etmez,
Kimi de derniş ki:
– İnsanın büyüğü, küçüğü olmaz. Büyük de olsa, küçük de olsa yıkanır, kefenlenir, namazı kılınıp defnedilir.
Söylentinin birbirini nakzetmesi üzerine işi, köylerinin imamına intikal ettirmişler. İmamın sözlerini de itirazla karşılayanlar, büsbütün şüpheye düşmüşler. Okuyucum diyor ki:
– Bize bu mevzuda kesin bilgi verirseniz, hem bir daha böyle olaylarla karşılaşınca tereddüt etmeyiz, hem de diğer okuyucular da istifade eder, bizim düştüğümüz şüphelere düşmezler.
– Evet, mes’ele bilinirse şüphelenmeye mahal kalmaz, halledilir. Bilinmezse, bir sürü rahatsızlığa sebep olur, hiç lüzumu olmadığı halde şüphe ve tereddütlere düşülür. Halbuki kitaplarımızda bunların hepsi açık seçik izah edilmiştir. Şaşırmaya hiç mi hiç lüzum yoktur.
Bilinmesi gereken hususlar şunlardır:
1 – Çocuk doğarken canlı doğmuşsa, yâni bağırmış, yahut hareket etmiş, canlı doğduğuna kanaat getirilmişse, bu çocuk tıpkı büyük insan gibi muamele görür. Canlı olarak doğduktan hemen sonra da vefat etse, cenazesi yıkanır, bir beze sanlır, namazı kılınır ve sonra defnedilir. Yeter ki canlı doğduğuna kâni olunsun.
Hattâ, ismi de konulur. Defni, ismi konduktan sonra yapılır.
2 – Şayet, doğan çocuk canlılık işareti göstermemişse, ağlamamış, aksırmamış, esnememiş, ölü olarak doğduğuna kanaat getirilmişse; yine bir isim verilir, yıkanır, beze sanlır, ama namazı kılınmadan defnedilir. Ölü olarak doğması, sadece namazdan mahrum bırakır, diğer hususlar aynen icra edilir. Hattâ düşük dahi böyle defnolur.
Ölü olarak doğan, yahut düşen çocuğun yıkanıp, beze sarılarak defin yapılması, insanlığın kerameti içindir. İnsan oluşu, onu böyle bir hizmete lâyık kılar. Çünkü insan küçük de olsa mükerremdir, hürmete lâyıktır.
Peygamber Efendimiz (asm) küçük yaşta ölen çocuklarla ilgili buyurdu ki:
*“Mü’minlerin ölen çocukları Cennette bir dağdadırlar. Kıyamet Günü babalarına teslim edilinceye kadar bakımlarını Hazret-i İbrahim (as) ve hanımı Sare üzerine alır.”
*“Müşriklerin çocukları Cennet ehlinin hizmetçileridirler.”
*“Ümmetimden bir adam gördüm ki, terazisinin iyilik kefesi hafif gelmişti. Küçük yaşta ölen çocukları geldi ve terazisini ağırlaştırdı.”
*“Ergenlik çağına gelmeden önce ölen çocuklar, Cennette çok canlı ve hareketli balıklar gibidirler. Birisi babasını karşılar, elbisesinden tutar, Allah ebeveynini de kendisiyle birlikte Cennete koyuncaya kadar bırakmaz.”