Kur’ân-ı Kerîm, Âzer’in, İbrâhim Peygamberin babası olduğunu beyân ettiği halde bazı kimseler Âzer’in onun babası olmadığını ileri sürüyorlar. Bu hususu açıklar mısınız?
Tarih boyunca insanlar İbrahim Peygamberin hangi dine mensup olduğu konusunda tartışmışlardır. Kur’an-ı Kerim’in zahirine ve tefsircilerin büyük çoğunluğuna göre Azer, Hz. İbrahim’in babasıdır. Amcaya ve dedeye de baba tabirinin kullanıldığını ve Nebîmizin soyunda hiç kâfir bulunmadığını iddia ederek bazıları, Azer’in Hz. İbrahim’in amcası olduğunu söylemişlerdir ki Şiiler bu görüştedir. Fakat Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır’ın da isabetle belirttiği gibi bu iddialar, Kur’an’ın zahirine karşı zorlama ve lüzumsuz bir taassuptan başka bir şey değildir.
(Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, İstanbul, 1936, c: 3, s. 1964-1965, En’âm Suresi 74. ayetin tefsiri)
Şüphesiz insanların efendisi ve en büyüğü Hz. Muhammed (sav)’dir. Ondan sonra uzaktan büyük dedesi olan Hazret-i İbrahim (a.s) gelir. Hz. Muhammed (sav) onun sülalesinden, İsmâil (as) kolundan gelmedir.
Azer, Hazret-i İbrahim’in babasıdır diyen olduğu gibi, amcasıdır diyen de olmuştur. Zeccâc diyor ki: “Neseb ve soy bilginleri ittifak halinde İbrâhim’in babasının Târih olduğunu söylüyorlar.” Mükâtil ve İbn İshâk el-Kuşeyri de bu hususta şöyle diyor: “İbrâhim’in babasının ismi Târih de olsa lâkabı Azer’dir.” Haşan el-Basrî ise aksini söylüyor. Ona göre, ismi Azer lakabı da Tarıh dır. Bazı bilginler
“Azer Hz. İbrahim’in babası değil amcasıdır. Mecâzen amcaya da baba denilir” diyorlar. (28) Alûsî, c. 7, s. 194
Remli de şöyle der: “Hiç bir peygamberin babası kâfir olamaz diyen kimse yanılmıştır. Bu sözü söyleyen kimse şillere ayak uydurduğu gibi Kur an ve sünnete de ters düşmektedir. Çünkü Kur’ân-ı Kerim müteaddid yerlerde, açıkça Azerin, İbrahim’in babası olduğunu beyân ediyor. Azer onun amcasıdır” demek için hiç bir belge yoktur. Gereksiz mecaza gitmek doğru değildir. Tefsiri ulemâsı ile ehl-i sünet bilittifak İbrâhim’in babasının kâfir olduğunu beyan etmişleridr. (29) el-Fetavâ er-Remli, c. 4, s. 321-322
Hazreti İbrahim a.s misafirleri çok severdi ve evine misafir çağırmaktan, onlara ikramda bulunmaktan lezzet alırdı yolculara ise iyi davranırdı. Onları evine davet eder, yiyecek ve içecek verir, yatacak yer gösterirdi. Her sabah. Evinin yanındaki yolun kenarında durur ve yoldan geçecek yolcuları beklerdi.
Onları görür görmez de, ikramda bulunmak için evine davet ederdi.Başka insanları memnun ve rahat ettirmek onu mutlu ederdi. Bir günü sofrasında bir misafir olmadan geçtiğinde rahatsız olur, evinde bir yolcu ağırlamamışsa yemeğe kendisi de dokunmazdı.Bir ara, yoldan üç gün boyunca hiçbir yolcu geçmedi. Bu durum haliyle Hz. İbrahim”i (s.a.) üzdü. Ama bıkmadan usanmadan yola çıkıp ümitle beklemeye devam etti. Ufuğa gözlerini kısarak bakıyor, bir yolcunun gelmesini istiyordu. Üç gün geçmiş ama hiçbir yolcu gelmemişti.
Bir sabah, deve üzerinde yaşlı bir adam göründü yolda. Hz. İbrahim çok sevindi hemen yaşlı adamı yemeğe evine davet etti. Adam bu daveti kabul etti. Evde yemeğe oturduklarında Hz. İbrahim yemeğe başlamadan önce “Bismillah” dedi, ama yaşlı adam hiçbir şey demeden yemeye başladı. Hz. İbrahim sordu:
“Neden besmeleyle başlamadın? Bize bu yiyecekleri hediye eden rabbimiz hem Rahman, hem de Rahim değil mi? Sunduğu bu rızkı yemeye başlamadan önce Onun ismini anmak doğru olmaz mı?
Yaşlı adamın cevabı:
“Benim dinimde böyle bir adet yok” şeklinde oldu.
“Hangi dindensin sen?”
“Mecusiyim.” Adam ateşe tapılan bir dine mensuptu.Hz. İbrahim buna çok kızdı ve adamı evinden kovdu.Yaşlı adam oradan uzaklaşırken. Hz. Cebrail, Hz. İbrahim”e geldi. Bir mesaj getirmişti. Ona, Allah”ın kendisine inanmayan bu adamı 70 senedir rızıklandırdığını, ama onun, yani Hz. İbrahim”in bir öğün yemek bile tahammül edemediğini bildirdi. Hz. İbrahim hatasını anlamıştı. Hemen ihtiyarın arkasından koştu, yetişti ve evine yemeğe devam etmek üzere
dönmeye ikna etti.