Bugünkü konumuz Çoçuklar (evlatlar) arasında ayrımcılık yapmak ne kadar doğru veya ne kadar yalnıştır? konusu derledik. Belki birçoğumuz bazen duyarız evlatlar arasında adaletsizliği veya evlatlar arasında adil olmak için mücadele veren anne veya babaları görürüz. Herşeyden önce kardeş ayrımcılığı yapmak en az yukarıdaki verdiğimiz soru kadar önemlidir. Bu nedenle Herkes için çocuğu/çocukları çok önemlidir sorulduğunda. Yine her anne baba, çocukları arasında ayrım yapmadığını savunur…
Ama yine birden fazla çocuğun büyüdüğü evlerde bazı kardeşlerin daha ayrıcalıklı muamele gördüğü kimi zaman şaka yollu kimi zaman ise kıskançlık dolu bağrışlarla dillendirilir. Anne ve babalar çocukları arasında kızdır-erkektir, büyüktür-küçüktür, şudur-budur diye bir ayırım yapmaktan Allah’tan korkun, çocuklarınız arasında adaletten ayrılmayın. Binlerine verip binlerini mahrum bırakmayın!
Babanın evlatlarına eşit davranması her zaman için en iyi olanıdır. Ancak bir baba eşit davranmadığı zaman mesela, birine diğerinden fazla mal verse, ona haram işliyorsun denilmemeli. Nitekim, insan malından dilediği gibi helal yerlere harcama yetkisine sahiptir, hürdür. Bir kişi bir başkasına bir ev, araba veya başka bir malını verebilir. O halde neden evlatlarından birine veremesin, diye düşünmek mümkündür.
Ancak yukarıda geçen hadislerde de belirtildiği gibi, evlatlar arası kıskançlık ve kırgınlıklara sebebiyet verebilir.
Özetle söylemek gerekirse, bu konuda iki asıl görüş bulunmaktadır:
1. Babanın evlatları arasında eşit muamele yapması şarttır, yoksa günahkar olur.
2. Evlatlar arası eşit muamele istenen bir durum ise de bu konuda babayı zorlamak gerekmez. Yani eşit uygulama yapmazsa, haram işledin, denilmez. Nitekim, Peygamberimiz (asm) yasaklamamış, ancak memnun olmadığını da belirtmiş. Öyleyse haram derecesinde değildir. Mekruh yani hoş olmayan fakat caiz olan bir durumdur.
Diğer taraftan evladın baba-anaya hürmeti ve onları üzmemesi de farzdır. Eğer davranışımız onları üzecekse çok dikkatli olmamız gerekir. Kaş yapalım derken göz çıkarmayalım. Biz de ana ve baba olacağız.
“Çocuklarınızın arasını eşit tutun”, “Bunu iade et”, “Beni şâhit kılma, ben cevre (zulme) şahitlikte bulunamam”, “Bu doğru değil, ben ancak hakka şahâdet ederim”, “Buna benden başkasını şâhit kıl”, “… çocuğun senin üzerindeki haklarından biri, onlara eşit davranmandır.”
Tirmizî’nin açıklamasına göre, bu hadîsten hareketle, İslâm âlimleri, “ihsân ve atiyye”de olduğu gibi “öpücüğe varıncaya kadar” zâhire akseden her husûsta eşitliği şart koşmuştur. (Kaynaklar ve geniş bilgi için bk. Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye, s.172-177)
Ulemâ bu hükme giderken, Resûlullahın:
“Allah, öpücüğe varıncaya kadar her husûsta, çocuklar arasında adâletli davranmanızı sever.”(el-Câmius-Sağîr, II/297.)
Hangi yaşta olursa olsun çocuklarımızı önemsememiz, değer vermemiz ve onlara olan sevgimizi hissettirmemiz gerekir.
Babam kardeşlerim arasında ayrımcılık yapıyor. Onlara özel yardımlarda bulunuyor, beni mahrum bırakıyor. Siz buna ne dersiniz? Bir babanın evlatları arasında ayrımcılık yapıp birilerine fazla, ötekilerine az vermesi caiz midir? Adaletli bir davranış sayılır mı?
Cevap:
– Efendim, bir baba yavrulan arasında ayrımcılık yapmaz! Fıtratı böyle bir haksızlığa rıza gösteremez. Şayet gösteriyorsa akla gelebilir ki, ortada bir itaatsizlik ve kusur söz konusu ki, babanın fıtratını zorlamış, yapmaması gerekeni yaptıracak kadar iş kötüye gitmiş. Bence meselenin bu yanı öncelikle düşünülmeli, evlatlar kendilerini babanın malından mahrum ettiren kusur ve hatalarına bakmalılar:
– Hangi kırıcı ve üzücü hallerimiz bizi böylesine bir ihmale maruz bıraktı acaba? demeliler.
Bu mühim noktayı böylece tespit ettikten sonra gelelim yavrulan arasında ayrım yapan babanın durumuna. Bu babaya tarihî bir olayı haürlatmak gerekiyor anlaşılan.
Ne midir bu tarihî olay? Buyurun birlikte okuyalım.
Sahabeden Beşir’in hanımı, oğlu Numan için babasından özel bir bağış istiyordu. Öteki hanımdan olan oğullardan ayrıca istiyordu bu bağışı. Nitekim beyini, razı da etti:- Şu sıılak hurma bahçemi oğlum Numan’a bağışla-dım, dedi Beşir.
Ancak hanım böyle sağlam olmayan sözlü bir bağışa razı olmadı. Dedi ki:
– Bu bağışı Rasûlullah (sav)’m huzurunda yap, O’nu da şahit tut ki, bağışm sağlam olsun, itiraz edilmesin sonra.
Beşir, oğlunun elinden tutarak Rasûlullah (sav)’ın huzuruna girdi ve şöyle anlattı:
– Ya Rasûlallah, bu Amre’den doğma oğlum Numan’a ben sulak hurma bahçemi bağışladım, siz de şahit olun.
Efendimiz (sav) hemen olayı tasdik edip de şahit olmadı.
Şöyle bir soru ile karşılık verdi bağış yapan babaya:
– Senin başka çocukların da var mı?
– Var efendim, başka kadınımdan olan çocuklarım da var!
Başka çocuklarının da olduğunu işiten Efendimiz (sav), Beşir’e oldukça ikaz edici bir karşılık vererek buyurdu ki:
– Allah’tan korkun, çocuklarınız arasında adaletten ayrılmayın. Bililerine verip binlerini mahrum bırakmayın!
Buhari’deki kayıtta deniyor ki:
– Bu ikazdan sonra evine dönen Beşir, hanımına olayı aynen anlatıp yaptığı bağıştan vazgeçtiğini söyledi. Hanımı Amre de itiraz etmeyip haklı bularak özel bağış isteğinde ısrarlı olmayı terketti.
Konuyla ilgili şu hususlar da gözden kaçırılmamalıdır:
– Bir baba, çocukları içinde zayıfları kollayabilir. Özürlü ve hasta olanlara özel bir hibe ve yardımda bulunabilir. Bu bir adaletsizlik sayılmaz. Belki kendini kurtarmış olana az, kurtarmakta zorlan anlara da normal olarak fazla vermiş sayılır, adalete aykırılık arz etmez bu kollamalar.
Şu gerçek te unutulmamalıdır. Adil olmasa bile, mal sahibi malında tasarruf hakkına sahiptir. Bu hakkı elinden alınamaz.