Zekât konusunda İslam ferdi olarak değerlendirmektedir. Bir malın zekatının vacip olması için, bazı şartları olduğu gibi bir de mülkiyetiyle beraber elde bulunması da şarttır. O halde mülkiyetine sahip olmakla beraber bir malın ya sahibinin elinde veya vekilinin elinde bulunması ya hakikaten, ya da hükmen gerekir. Şimdi ağada verdiğimiz bir soru aklımıza gelirse nasıl yapmak lazımdır.
Zekât vermekle mükellef olan kimse borçlusu bulunan bir muhtaca borcunu kapatmak şartıyla zekât verirse caiz olur mu?
Borçludaki parayı zekata saymak için, “Borçluya önce zekat vermeli, sonra da alacağını hemen arkasından istemeli.” diyenler olduğu gibi; “Borçlu borç para bulup borcunu ödemeli, ödediği borçtan da kendisine hemen zekat verilerek yaptığı borçtan kurtarılmalı.” diyenler de vardır… Geçmişteki uygulamalar da böyle olmuştur. Batık parayı zekata sayar duruma düşmemek ve fıkıhtaki temlik şartını da uygulamış olmak için buna gerek görülmüştür.
Zekât vermekle mükellef olan kimse, borçlusu bulunan bir muhtaca borcunu kapatmak şartıyla zekât verirse caiz değildir. Ancak şart koşmadan her iki taraf bunu niyet ederlerse verilen şey zekât sayıldığı gibi borç da kapanmış olur. Hattâ borçlu olan kimse alacaklıya “benim durumum müsâit değildir, bana zekât verirsen ben senin borcunu kapatırım” dese, o da verirse yine caizdir. Çünkü şartlı olarak verilmemiştir. Belki bir teklif vaki olmuştur (5).
Bir zenginin bir fakirden alacağı olsa, fakire borç senedini verip, “Sana alacağım kadar zekât vermeye niyet ettim. Sen de borcuna karşılık kabul et, böylece ödeşmiş olalım” dese, fakir de kabul etse, zengin zekâtını vermiş olmaz. Çünkü zekât, borç senedi vermekle, razı olmakla verilmiş olmaz. Ancak mal teslim etmekle olur. Bu zenginin zekâtını fakire vermesi, fakirin de, aldıktan sonra, tekrar zengine geri vererek borcunu ödemesi lazımdır. Ev kirasını ödeyemeyen fakir kiracıya, mal sahibi kirayı almadan ona bağışlasa, bu para zekât yerine geçmez sadaka olur. (Redd-ül muhtar)
(5) el-Envâr, c. 1, s. 151