Bir kimse başkasına ait bir malın telef olmasma sebebiyet verirse tazmin eder. Meselâ, bir kimse birisinin dükkânını açıp böylece bırakırsa bu sebeple dükkânda bulunan maldan bir şey çalınsa veya bir hayvanın bağını çözer ve hayvan kaçarsa veyahut rüzgârlı bir günde ateş yakar, yangına sebebiyet verirse yaptığı bu işlerden dolayı sorumludur. Telef olan malın misli var ise mislini yoksa kıymetini vermek zorundadır (El-Fıkhu’l-İslâmî ve edilletuhu c. 5, s. 709).
İtlâf, tazmini gerekli kılan bir sebeptir. Çünkü başkasının hakkına tecavüz ve ona zarar vermektir. Ayette; “Kim sizin hakkınıza tecavüz ederse, siz de size yaptığı tecavüzün aynısıyla mukabele edin” (el-Bakara, 2/194) buyurulur. Hz. Peygamber de; “İslâm`da zarar ve zarara karşı zarar yoktur” buyurmuştur.
Gaspta bile tazmin gerekince, malı telefte öncelikle gerekir. Çünkü bu, sırf hakka tecavüz ve zarar vermedir. Hatta başkasının malına zarar vermenin kasten ve hata yoluyla olması, telef edenin büluğ çağına ulaşıp ulaşmaması, temyiz kudretine sahip olup olmaması arasında bir fark yoktur. Bütün bu durumlarda tazmin gerektiği konusunda dört mezhebin görüş birliği vardır.
Hatta uyuyan veya akıl hastası olan da mala verdiği zarardan sorumludur (ibn Nüceym, el-Esbâh, ve`n-Nezâir, I, 77; İbn Rüşd Bidâyetü`l Müctehid, II, 404 vd.; ibn Âbidîn, Reddu`l-Muhtâr, V, 378, 415).