Bir şeyi yapmamaya yemîn eden kişi, bu işi başkasına yaptırırsa yeminini bozmuş sayılmaz. îki işi yapmaya yemîn eden kişi, yalnız birisini yaparsa yine yemini bozmuş sayılmaz.
Lağv yemini (boş yemîn) için keffâret lâzım gelmez. «Yok v’Allahi!,» «He v’Allahi!» gibi. Yemîn, kuvvet demekdir. Kuvvet. Bir haberi yâhut bir işi yapma veya yapmama husûsundaki azmi, iddiâyı (sözü); vallahi, tallahi şeklinde, Allahü teâlânın ism-i şerîfini anarak veya dînin izin verdiği sözlerle kuvvetlendirmek. Allah’ın isim ve sıfatlarından biriyle yemin edilir.
Yemîn keffâreti nedir?
1) Müslüman bir köleyi âzâd etmek, veyâ,
2) On fakire birer avuç keffâret vermek, yâhûd
3) On fakiri giydirmek.
Kişi bunların arasında muhayyerdir. Hiç birini yerine getiremiyorsa, üç gün oruç tutar.
Hz. Ebu Musa (ra) anlatıyor:
“Resûlullah (asm) buyurdular ki:
“Ben, Allah’a yemin ederek söylüyorum: İnşallah, herhangi bir şeye yemin edilince, yeminin aksini yapmayı daha hayırlı görecek olsam, yeminimi kefaretler, hayırlı gördüğüm şeyi yaparım.” (Buhari)
Fayda getirmeyecek şeyi “yemin ettim” diye yapmada ısrarın bir manası yoktur, yemin kefaretinde bulunarak zararlıdan vazgeçmek en selametli yoldur. Bu hususun, yüce kitabımız Kur’ân-ı Kerîm’de ele alınıp, ders verilmiş olması meseleye bir başka ehemmiyet kazandırmaktadır.
“Allah yeminlerinizde kasıtsız olarak yanılmanızdan dolayı sizi mesul tutmaz, fakat ettiğiniz yeminleri bozmanızdan dolayı sizi mesul tutar. Bozulan bir yeminin kefareti ise, kendi ailenize yedirdiğinizin orta hallisinden on fakiri doyurmak veya on fakiri giydirmek, yahut bir köle veya cariyeyi hürriyetine kavuşturmaktır. Buna imkân bulamayan, üç gün oruç tutar. Edip de bozduğunuz yeminlerin kefareti budur.
Her şeye yemin etmemek, ettiğiniz yemini unutmamak ve bozmamak, bozduğunuz yeminin de kefaretini vermek suretiyle yeminlerinizi muhafaza edin. Şükredesiniz diye, Allah size ayetlerini işte böyle açıklıyor.” (Maide 89)
Kur’ân-ı Kerîm, bu meseleyi te’yiden bir başka yerde tekrar ele alır: “Allah adına ettiğiniz yeminleri, iyilik yapmaya, günahtan sakınmaya ve insanların arasını düzeltmeye mâni kılmayın…” (Bakara 224)