Bazı kimseler salih bir zâta intisâb ederek dersine devam ediyorlar ve o zatın içinde bulunduğu makamdan yüksek bir makamda olduğuna inanıyorlar. “Hocamız ne yapsak halimize vâkıf olup bilir” diyorlar. Böyle bir inanç doğru mudur?
Sâlih bir zatın dersini dinleyip terbiyesini almak güzel bir şeydir. Ancak kişilerin derece ve makamlarını bilen Allah Teâlâ olduğu için mensup olduğu zatın makamım tayin etmek ve tahmini olarak “Falan zât kutb-ı zamandır veya gavsdır” demek doğru değildir. Bir şey hakkında âyet, hadîs varid olmamış ve icmâ’-ı ümmet de yoksa onun hakkında hüküm yürütmek hele “Falan zât halimizi ve kalbimizden geçeni biliyor” demek asla câiz değildir. Bunun küfür olduğunu söyleyenler de vardır. Mültekâ’nin şerhi şöyle diyor: “Bir kimse şeyhlerin ruhu hazırdır, bilir” demekle kâfir olur (1) Mecme’ul-Enhür, c. 1, s. 699).
Peygamber (sav) fahr-i kâinat olmakla beraber gaybı bilmezdi. Birçok zaman bir mesele sorulduğunda hakkında vahy gelmemiş ise cevap vermezdi. Bizzât Kur’ân-ı Kerîm, onun gaybı bilmediğini ifâde ediyor.
De ki: “Allah dilemedikçe ben kendime bir zarar verme ve bir fayda sağlama gücüne sahip değilim. Eğer ben gaybı biliyor olsaydım, daha çok hayır elde etmek isterdim ve bana kötülük dokunmazdı. Ben inanan bir kavim için sadece bir uyarıcı ve bir müjdeciyim.” (2) A’raf sûresi, 188).
Tahmini olarak herhangi salih bir kimse için makam ta’yin etmek câiz değildir. “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur.” (3) İsrâ, 36).