Allah’ın katında büyük değeri olan mübarek kadınlardan bahsedeceğiz. Cennetin dört büyük kadınları belki bir çoğumuz duymamış olabilir. Ama bu makelemiz’de sizler için Cennet hatunları hangileridir? veya Cennete girecek kadınların adları nelerdir? sorusunu derleyeceğiz. Dünyanın ve cennetin dört büyük kadınları hayatları’da okadar manidar ve çetindir. Buradan şunu söylemek isterim bu cennet bayanların hayatlarını bulabilirseniz lütfen okuyunuz. Allahü teâlâ arş ve kürsî altında, yedi kat göklerin üstünde, arşın nûru ile birbirinden yüksek sekiz Cennet yaratmıştır. Cennet Bahçe Âhirette müslümanların nîmet ve mutluluk içerisinde sonsuz olarak yaşayacakları yerdir.
Fani hayatın sona ermesinden sonra ebedî bir saadet başlayacak. Orada Allah’ın rahmeti, lütuf ve ihsanı bütün haşmetiyle tecelli edecektir. İşte bu ebedî saadetin ve sonsuz nimet ve güzelliklerin merkezi cennettir.
Bu nedenle Yüce Allah dünya’da kulluk görevini yerine getiren kullarını cennetle müjdelemiştir. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki: Rabbinizden (af ve) mağfiret istemeye ve Cennet’e girmeğe koşunuz. Bunun için çalışınız! Cennet’in büyüklüğü, gökler ve yer küresi kadardır. Cennet, Allahü teâlâdan korkanlar için hazırlandı. Bunlar, az bulunsa da mallarını Allah yolunda verirler, öfkelerini belli etmezler, herkesi affederler. Allahü teâlâ, ihsân edenleri sever. (Âl-i İmrân sûresi: 133)
Kur’an-ı Kerim’de ve Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-‘in hadis-i şeriflerinde -Allah Teâlâ’nın izniyle- cennete girecek müslümanın nâil olacağı sevap ve nimetler hakkında pek çok deliller zikredilmiştir. Bu mübârek hanımefendiler Rasûlullah (sav) tarafından işte böyle medh edilmişlerdir. Validelerimizin nasıl özellikleri vardı ki Efendimiz tarafından böyle bir mevki için müjdelenmişlerdi? Kuşkusuz bu mübârek vâlidelerimizi anlatmak buraya sığmaz… Biz de yerimiz müsaade ettiği kadarıyla Cennet kadınlarının Efendilerinin üstün özelliklerini siz değerli okurlarımıza anlatmaya çalışacağız..
Her büyük bina dört kubbenin üzerine kurulur ona göre. Biz de toplum hayatımızı bu dört anneye dayandırırsak ancak selamete erebiliriz, diye düşünüyor Eraslan. Bilirsiniz “Cennet anaların ayaklarının altındadır” der hadis-i şerif.
Cennet anaların ayaklarının altındaysa eğer, bu dört cennet kadınını takip eden toplumlara kim bilir nasıl cennetler nasip olur.
Çeşitli hadislerden öğrendiğimize göre önceden bildirilen Cennet hanımları dörttürler. Bunlar da:
Firavn’un hanımı Asiye, İsa aleyhisselamm annesi Meryem, Efendimiz (sav)’in hanımı Hatice ile kızı Fatıma validelerimizdir.
Şurasını unutmamak gerektir ki, Allah (cc) kimseye rast-gele lütufta bulunmaz, sebepsiz ikramlar ihsan eylemez. Bir İlahi lütuf ve ikram var mı, mutlaka yapılan kıymetli hizmetler, gösterilen yüce fedakârlık ve sabırlar var ki Rabb’imiz onun zerresini zayi etmeksizin sahibinin lehine değerlendirmiş, karşılığını vermiştir.
Şimdi düşünelim. Cennet hanımlarının ablaları makamına çıkanların fedakârlık ve sabırlarını. Hangi fazilet ve tahammülleri yüzünden yücelmişlerdir bu eşşiz makama. Bir göz atalım isterseniz.
Birincisi Asiye validemiz kimin hanımı biliyor musunuz? Firavn’m. Firavn gibi zalim ve aynı zamanda Allah’lık iddiasında olan haddini bilmez bir adama hanımlık yapmak az sabır mı ister, basit tahammülle mi yürütülür bu aile hayatı?
İkincisi: Meryem validemiz. Rabb’imiz ana babasız Adem’i yarattığı gibi, babasız olarak da insan yaratabileceğini göstermek için İsa aleyhissela-mı babasız olarak dünyaya göndermiştir. Bu mesajı alamayan çevre, Meıyem validemizi itham ve iftira fırtınasına boğmuş, ‘Nereden peydahladın bu çocuğu?’ diyecek kadar da ileri gitmiştir. İşte bu zulme sabredip tahammül gösteren Meryem validemiz olmuştur…
Üçüncüsü de Hatice validemiz… O da Efendimiz uğruna, yani beyinin hatırına bütün servetini feda etmekle kalmamış, bu yüzden senelerce açlık çekmiş, ekonomik ablukayı yaşamıştır. Buna rağmen asla müşteki olmayıp sabrı tercih etmiş. Karşılığında da cennet hanımlarının ablalığı söz konusu olmuştur.
Dördüncüsü Fatıma validemiz.. Onun sabrı bütünüyle yokluk üzerineydi? Hayatı boyunca arpa ekmeğine bile karnı doymamış, hep yokluk ve darlık içinde hayat sürmüştür.
Hatta bir defasında Efendimiz misafir olduğu bir evde önüne getirilen ikramı gözyaşları içinde yiyememiş de, yemeğinden ayırıp ‘Bunu da Fatıma’ya götürün, o üç gündür, böyle bir yemek ağzına almamıştır.’ demek zorunda kalmıştır.
Yine bir defasında da namaza geç kalan Bilal’e Efendimiz (sav), geç kalış sebebini sormuş, Bilal de:
– Kızınız Fatıma arpa öğütmek üzere el değirmenini döndürüyordu. Öteden çocuğu ağlamaya başladı, ben de değirmeni alıp arpayı öğüttüm. Fatıma çocuk baktı, o yüzden geciktim, demiştir.
Fatımatüz Zehra kitabındaki tespitlerden de anladığımız gibi, Fatıma validemizin hayatı oldukça zorluklar içinde geçmiştir. Hatta evde yenen arpa ekmeğinin ununu el değirmeninde hep kendisi hazırladığı gibi, kuyudan çektiği suyu da omuzunda hep kendi taşımak zorunda kalmakla elinde ve omuzunda yaralar meydana gelmiştir.
Bütün bunlara rağmen Allah Resûlü Efendimiz (sav)’in ikaz ve irşadı şöyle olmuştur:
– Kızım sakın maruz kaldığın zorluk ve sıkıntılardan dolayı bir şikayet söz konusu olmasın gönlünde. Sabredersen Rabbim sana da (senden öncekilere olduğu gibi) cennet hanımlarının ablalığını nasip edecektir. Etmiştir de.
Evet Allah adildir. Hiç kimsenin sabnnı, fedakarlık ve tahammülünü karşılıksız bırakmaz. Burada sabredenler orada cennetle müjdelenmekle kalmayacak, sabıılannın derinliği, zorluğu nispetinde de yükselecekler, hatta cennet hanımlarının ablası olma derecesine bile çıkacaklardır.
Hanımefendiler, sevgili analarımız eli öpülesi teyzelerimiz halarımız ve gelin kızlarımız genç kızlarımız İşte Resulullahın övdüğü ve anlattığı dört kadın sizin modeliniz bu olmalı. Allah kadınlara cennetle müjdelenen kadınların nimetlerini kadınların, ve cennetle müjdelenen erkeklerin nimetlerini erkeklerin üzerine kılsın….