Bu konu ısrarla sorulduğundan zorluğuna rağmen cevap vermeye gayret edeceğiz. Evlilik bağı olmaksızın ergen bir erkeğin ergen bir kadınla isteyerek yaptıkları cinsel birleşmeye zina denir. Onun için İslam’da helal olmayan evlilik arasında yapılan cinsel haramdır ve en büyük günahlardandır.
Dinimizde insanı kötülüklere iten zaaflar ve alışkanlıklar konusunda yasaklayıcı hükümler bulunmaktadır. Bu hükümlere uyabilenler âhiretlerini kurtardıkları gibi, dünyalarını da kurtarıyor; gittikçe yaygınlaşan olumsuz alışkanlıklardan kendilerini ve çocuklarını da muhafaza ediyorlar.
Nefsî hisleri tahrik eden unsurların çoğalması kişilerde bazı kötü alışkanlıkların artmasına sebep olmaktadır. Kendisine nikâhı düşebilen nâmahreme bakmak, insanda harama karşı olan hassasiyeti azaltmakta, bilhassa kendisine çeki düzen veremeyen kimseler harama bakmayı normal ve mubah görmeye başlamaktadırlar. İşte bunun sonunda insanın maddî ve manevî bünyesinde bazı aksaklıklar meydana gelmektedir.
Cinsî hislerini ayaklandırıp da isyana yönelten kimse, bu halde iken aklının ya tümünü, yahut da üçte ikisini yitirmiş
Siz de herkes gibi hislerle dolu bir insansınız. Zaten cinsî hislerden yoksun insan normal insan da sayılmaz.
Bu yüzden, inşam böylesine önemli hislerle teçhiz etmiş olan Yaratan, bu hislerin zaranndan kurtulup hep faydalı halde muhafaza etmesi için bir kısım yasaklar koymuş, bu yasaklara uyması için de peygamberlerin diliyle ikazda bulunmuştur. Nitekim Peygamberimiz (sav)’in bu konudaki çarpıcı bir ikazı da şöyle olmuştur. Buyuruyor ki:
– Tabancı bir kadınla bir erkek, teke tek tenha bir yerde buluşurlarsa üçüncüleri şeytandır.
Evet, Rabb’imiz, Rasûlü’ne böyle söyletmiş, yarattığı insanların beşerî hislerinin zaranndan kurtulma yolunu böyle nazara vermiştir.
Böylesine ısrarlı ve çarpıcı ikazların bir sebebi, cinsî hislerin ayaklanıp isyana yönelmesi halinde sahiplerim aşın baskı altına alıp akılsız kimselerin yapacağı kötülükleri yaptıracak konumda bulunmasıdır.
Bundan dolayıdır ki Efendimiz (sav)’in bir diğer ikazı da şöyle olmuştur:
– Cinsî hislerini ayaklandırıp da isyana yönelten kimse, bu halde iken aklının ya tümünü, yahut da üçte ikisi-ni yitirmiş gibidir!
Yani akılsızlar neleri yapar, nelere cüret ederlerse, onlar da o hale gelince öyle şeyleri yaparlar. Sonra hislerinin baskısından kurtulunca bin pişmanlık duyarlar; ama bunun bir faydası olmaz. Çünkü kurşun namludan çıkmış, hedefini vurup tahribatını yapmıştır.
İşte böylesine ömür boyu yaşanacak bir utanç ve pişmanlığa düşmemek için ikaz ediyor Efendimiz:
– Tahriklerden, teşhirlerden uzak kaim, İlişlerinizi isyana yöneltecek görüntü ve ortamlardan, yılandan ve akrepten kaçar gibi kaçm. Çünkü isyana başlayan hisler, tahrik olup ayaklanan arzu ve istekler, kolay kolay irade dinlemez, sahibinin düşece-
ği utanç verici halleri düşündürmez. Vicdan ve manüğının feryadına rağmen sürüklene sürüklene gider uçurumun kenarına, ayağının kayacağı tehlikeli zemine.
Bu sözlerimiz şaibeden kaçman temiz ve nezih insanlar içindir. Elbette bir sürü yanlış ve yasaklar içinde dolaşıp da kurtulamaz hale gelince, battı balık yan gider, diyenlere söyleyecek bir sözümüz olamaz. Onlar nasıl yaşıyorlarsa onu savunacak, hislerinin isyan ve ayaklanmasının icaplarına uymayı sürdürecekler. Çünkü insan, inandığı gibi yaşamazsa, yaşadığı gibi inanmaya başlayacak, sonra da içine düştüğü yanlışını savunma zorunda kalacaktır.
Bunun için ikaz ediyor Allah Rasûlü (sav) (meâlen):
– İnandığınız gibi yaşayın ki yaşadığınız gibi inanmaya mecbur kalmayasınız, yanlışlarınızı savunur duruma girmeyesiniz.
