Allah Hayırlı Evlad Versin Çocuğu Olmayan Kadın Boşanır Mı?
Çoçuğu olmayan kadını boşamak caiz midir? Efendim birçok çiftlerin çoçoğu olmadığı için eşlerini boşanıyorlar bu ne kadar doğru veya yanlıştır?
Çocuk sahibi olmak, evlenmenin gayelerinden sadece biridir ve Allah’ın dileğine bağlıdır. Çocuk bir nimettir, bu nimete sahip olmanın da külfeti vardır. Allah dilediğini dilediği nimetle imtihan eder. Bize düşen görev, vermediği nimetleri araştırmak değil, verdiği nimetlere hakkıyla şükretmektir. Neyin hakkımız da hayırlı olacağını da bilmiyoruz. Bu sebeple eşimizin gönlünü alarak Allah’tan hayırlısını isteyeceğiz.
Boşanma helal olmakla beraber istenilmeyen bir durumdur. Onun için Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
“Allah’ın hoşlanmadığı, ama mübah kıldığı şey boşanmadır.”
Bizler hakkımızda hayırlı olanı bilemeyiz. Çocukları olsaydı daha mı iyi olurdu, bunu biz bilemiyoruz. Çünkü nice çocuklar var ki, yoklukları varlıklarından hayırlı oluyor. Ayrıca boşandıklarında kadının psikolojisini de düşünmek lazım. Yani uzun yıllar beraber yaşadığı eşi tarafından çocuğu olmadığı için boşanan ve o haliyle ortada kalan bir bayan nasıl bir psikoloji yaşar! Bunu hesap etmek gerekir.
Bir hanımının hastalığından şikayet ettiği telefon sualinde maksadını nihayet şöyle ifade etti:
– Ben, bu hanımı bırakacağım. Çünkü hastalık yüzünden çocuğunun da olmayacağını ifade etti doktorlar. Halbuki çocuk olmadıktan sonra hayatın tadı tuzu yok…
Bu değerlendirme beni düşüncelere itti, hayalimden geçenleri arz ettim kendisine.
– Bir defa, dedim, bunu boşayıp da alacağın hanımının çocuğunun olacağı kesin değil. Belli olmaz, bir İlahî hikmet tecellisi onda da söz konusu olur, onun da çocuğu olmayabilir.
Sonra, hanımın iyileşmeyeceğini hiç kimse iddia edemez. İyi de olabilir, ileride Allah bir evlat da ihsan edebilir. Ümidi kesmek yanlış ve yersizdir.
Bir diğer konu da, çocuğun olmasının mutlaka hayırlı olacağı inancı… Bu konuda peşin bir düşünce içinde olunmamalı. Allah’tan, hayırlı evlat istenmelidir. Nice çocuk sahipleri gördüm ki, bin pişman olmuşlar:
– Keşke böyle çocuk sahibi olacağıma, bir köpek yavrusu büyütsem de bu azabı çekmeseydim, diyenler olmuştur.
İsterseniz size şahit olduğum olaylardan bir tanesini arzedeyim.
27 Mayıs’tan sonra çok sevdiğim bir hocaefendinin oğlu devlet bakanı olmuş. Diyanet’e bakma görevini de üstüne almıştı. Bu yüzden hocamızın sevincine smır yoktu. Ne var ki, oğlu, Diyanetin bütçesi görüşülürken yaptığı son derece kin saçan ve hatalı konuşmasmda:
– Din adamlarının bir kısmı cenaze soyguncularıdırlar. Onlar her ölüden para koparırlar, maaşlarına zam yapılmasa da olur, şeklinde laflar sarfetmişti.
Ülke çapında meydana gelen galeyandan sonraki günlerde hocamızla Beyazıt’taki kitapçılarda kitap ararken etraftan sitemler başladı:
– Hocaefendi çocuğunuzu cenaze parasıyla büyütmüşsünüz ki Meclis’te sizi böyle takdim etti. Gerçekten de “Sen cenaze parasıyla mı okuttun bu çocuğunu?” gibilerden sualler çoğalınca derinden üzülen rahmetli, gözyaşları içinde aynen şöyle sızlanmışti:
– Oğlum, keşke seni besleyip büyüteceğime, bir köpek yavrusunu bağrıma basıp büyütseymişim, bundan iyi imiş. Meğer ben bilememişim sen mi hayırlıymışsın, yoksa bir köpek yavrusu mu? Köpek yavrusu dinimin karşısında olmazdı hiç olmazsa.
Evet, evet Allah herkese evlat ihsan eylesin, mutlu yuva kurmayı nasip eylesin. Ama çocuk olursa mutlaka hayırlı olur, ana babasını pişman etmez, şeklinde bir zanna kimse kapılmasın. Rabbimiz lütfedecekse hayırlısını lütfetsin, hayırsız evlat vermesin. Sonra köpek .yavrusu beslemeyi tercih edecek kadar pişmanlığa da düşüyor çocuk sahipleri.
Burada düşünülmesi gereken bir başka husus da şu olsa gerektir. Hastalığından dolayı bırakmak istediği hanımı günün birinde iyi olur da bu defa beyin kendisi benzeri bir hastalığa maruz kalırsa, durum ne olacak? Bu defa da hanımın kendisini terk etmesi uygun olması gerekmez mi? Buna uygundur, ‘terk etsin’ diyecek olursak, evlilikteki vefa ve sadakat nerede? Herkes iyi gün dostu olacak, kimse kara günde üzerine düşeni yapmayacak. Sadakat örneği vermeyecek.
Bu mu aile hayatı? Aile içi sadakat ve vefakârlık bunun neresinde?