Her iki hutbenin şartları kaçtır? denildiği zaman kaçımız buna cevap verebiliriz. Cuma namazının bir parçasını teşkil eden hutbenin varlığı, fıkhen geçerliliği veya en güzel şekilde ifası için bazı şartlar aranır. Öncelikle hutbe Konuşma, cemaate konuşma yapmak, Allah’a hamd, Rasûlüne salat ve selam getirmek ve müminlere duadan ibaret olan bir zikirdir. Cumanın farzından önce, bayram namazlarından sonra hutbe okunur. Cuma hutbesi farz, bayram hutbeleri sünnettir. Hutbenin rüknü Cenab-ı Hakk’ı zikirden ibarettir. Hutbe iki bölümden oluşur: Birinci hutbe müslümanlara vaz ve nasihat ikinci hutbe müslümanlara duadır. Her birinde Allah’a hamd ve sena Allah’ın birliğine, Hz. Muhammed’in Peygamberliğine şehadet ve Peygambere salavât vardır.
Not: Hutbenin konusuna uygun âyet-i kerîme ve hadîsti şerifleri okur ve bunlann ışığında kısa bir va’z u nasihatta bulunur. îman ve Kur’ân hakıkatlarını cemaata duyurmaya çalışır. Yazılı hutbe metni uzunsa, en önemli yerleri seçerek okur. “Sözün güzelliği kısahğındadır.” Uzun hutbeler cemâati üzmekte ve azaltmaktadır. Kısa ve özlü hutbeler daha tesirlidir.
Hutbe’nin Cuma günü ve namazı için son derece ayrıcalıklı ve önemli bir yeri vardır.
Cuma hutbesinin şartları beş uygulama maddeden geçer. Bunları sırayla açıklayalım inşaallah.
1) Hutbe okuyan kişinin cenâbet, abdestsizlik ve necâsetten temiz olması.
2) Her iki hutbeyi de ayakta okuması (ayakta okumaya muktedir ise).
3) Her iki hutbeyi hafîf bir fasıla ile ard arda okuması.
4) Üzerlerine Cum’a namazı farz olan kırk kişiye duyurması.
5) Hutbe rükünlerinin Arapça okunması.
Hanefiler dediler ki: Dinleyenler Arap olsunlar veya olmasınlar, okuyanın, Arapça okumaya muktedir olması halinde bile, hutbenin Arapçadan başka bir dille okunması caiz olur.
Hanbeliler dediler ki: Arapça okumaya muktedir olan kişinin, hutbeyi Arapçadan başka bir dille okuması sahîh olmaz. Arapça okumaya muktedir olamayan hatibin, dinleyiciler ister Arap olsunlar ister başka milletten olsunlar, okuyabileceği herhangi bir dille okuması caizdir. Yalnız, hutbenin rükünlerinden olan âyet-i kerîmeyi Arapçadan başka bir dille okumak caiz olmaz. Ama bu âyetin yerine Arapça olarak dilediği bir zikri yapabilir. Bunu da yapamazsa, bir âyet okuyacak kadar sükût eder.
Şafiiler dediler ki: Her iki hutbenin rükünlerini Arapça olarak yerine getirmek şarttır. Arapçayı öğrenmek mümkün olduğu takdirde, hutbenin Arapçadan başka bir dille okunması yeterli olmaz. Arapçayı öğrenmek mümkün olmazsa, o zaman hutbeyi başka bir dille okumak caiz olur. Tabiî bu anlattıklarımız, Arap dinleyiciler içindir. Dinleyiciler Arap değillerse, hatibin Arapça öğrenmesi mümkün olsa bile, âyeti kerîme dışındaki hutbe rükünlerini Arapça olarak yerine getirmesi mutlak surette şart değildir. Fakat âyet-i kerîmeyi Arapça okumak zorunludur. Arapça olarak âyet okuması mümkün olmazsa, yerine Arapça bir zikir veya duâ okur. Bunu da yapamazsa bir âyet okuyacak kadar susup beklemesi icâb eder. Âyetin başka bir dildeki mealini okuması caiz olmaz. Hutbenin âyet dışındaki diğer rükünlerinin Arapça olması şart olmayıp sünnettir.