Doğum kurbanı kesilir mi? çocuğun sünnet yaşı kaçtır? Sünnet hangi mevsimde yapılmalı veya 2 yaşında yada 3 yaşında sünnet yapılır mı diye bir çok soru sorulmaktadır. Bu gün yeni doğan bebek için kurban kesmek veya sünnet yaşı kaçtır konumuzu sizler için derledik.
Öncelikle Sünnetin, uygun koşullarda ve deneyimli kişiler tarafından yapılmamasından dolayı peniste kalıcı hasarlar ya da hayati tehlike oluşabilir. Onun için lütfen doktorunuza başvurunuz.
Sadece erkeği değil kadını da hastalık riskinden koruyan sünnetin doğru zamanda, doğru uzmana ve doğru merkezlerde yaptırılması çok önemli. Bu yüzden Erkek üreme organının uç kısmında bulunan deri parçasının kesilmesi, hitanda denilir.
Kur’ân’da “Sünnet” (hıtan) ile ilgili bir âyet bulunmamakla birlikte, Müslümanlığın simgesi olarak kabul edilmiştir. Rivayete göre, peygamberlerin bazıları sünnetli olarak dünyaya gelmişlerdir. Bunların sayısı on-on yedi kadardır.
İslamiyet gelmezden önceki cehalet devri insanlarına çocukları dünyaya geldiği haber verilince üzülür, karamsarlığa düşerlerdi. Oğlan çocuğu haberi verilince ise, sevinip kurban keserlerdi. Kestikleri kurbanın kanını da yavrunun yüzüne, başma sürerler, bu adeti devam ettirirlerdi.
İslâmiyet gelince, Resûl-i Ekrem Hazretleri, bu adetlere çekidüzen verdi. Kötülerini kaldırdı, iyilerini de İslah ederek devam ettirdi.
Nitekim, cahiliyye devri insanlarının yalnız oğlan çocukları için kestikleri kurbanı, kız çocuklarına da teşmil eden Peygamberimiz, onların çocuğun başma kan sürmeleri yerine, misk ve za’feran gibi güzel kokular sürmelerini tavsiye buyurdu.
Bu sebeble Müslümanlar, çocukları dünyaya geldiğinde Allah’a hamd ve şükür maksadıyla isterlerse kurban keserler; çoluk-çocuk, eş-dostla güzel sohbetler yapar, tatlı ziyafetler hazırlarlar. Bu çocuk’, ister oğlan, isterse kız olsun, durum değişmez. Sâdece oğlan için sevinç alâmeti gösterip, kız için üzüntü ve memnuniyetsizlik izhar etmek, İslam! bir anlayış olmaz. Olsa olsa, cahiliyye devri insanlarına lâyık bir zihniyet olur.
Kaldı ki, evlâdın hangisinin daha hayırlı ve sadık olacağı da belli olmaz. Bazen oğlan faydalı olacak sanılır, ama o tam tersine yaramaz çıkar; ihtiyarlıkta ana-baba kıza sığınır, ondan fayda görür.
Fıkıh kitaplarında (Akîka, Nesîke) adıyla geçen bu çocuk kurbanını kesme günü, muayyen değildir. Bazen çocuğun doğuşunun yedinci günü kesilir, bazen yedi yaşma kadar müddeti uzatılır.
Akîka kurbanının sünnet olduğunu söyleyen diğer mezheblere mukabil, Hanefide mubahtır. Malî durumu yerinde olan keser, olmayan da kesmez. Ne kesen ve ne de kesmeyen bir suâle maruz kalmaz, bir manevi kaybı olmaz.
Bu kurbanın kemiklerinin kırılmayacağını söyleyenlere mukabil, kırılmasını tavsiye edenler de vardır. Çocuk müte-vazi olsun, diye kemiklerinin kırılması tefeülen tercih edilebilir. Her ikisi de caizdir, niyete bağlıdır.
Kurban kestikten sonra, etinden eş-dost, akraba, bilhassa fakirler istifade etmeli, belli bir sevince sebep olmalıdır.
Ayrıca çocuğun İslâmî ve sıhhatli bir hayat üzere olması niyetiyle, civarda bulunan muhtaçlara hususî yardım yapılır. Sadaka verilir. Bu sadakanın miktarını, sadakayı verenin malî durumu tayin eder. Herhalde verilen miktar, bir kimsenin işine yar amali, bir ihtiyacını karşılamak, yahut onunla bir eşya alınabilmelidir.
Peygamber Efendimiz böyle yapmıştır.
Bu sadakanın sevabı hürmetine, çocuğun islamî bir anlayış içinde ömür sürmesi niyaz edilir, kaza ve belalardan mahfuz kalması dileğinde bulunulur.
Doğumla başlayan bir mükellefiyet daha vardır, O da oğlan çocuğunun sünnet ettirilmesidir. Sünnetin belli yaşı yoktur. Muhite, çocuğun sıhhatine, beden yapısına göre değişebilir. Herhalde yedi yaşını geçmemeli, bulûğ çağma kadar yaklaşmamalıdır. Çünkü, bundan sonra mahremiyet devresi başlar. Haramlık söz konusu olur.
Sünnet zamanında icra edilen merasimlerde, evlâdı kendilerine ihsan eden Allah’a isyan manasına gelen bir taşkınlık ve şaşkınlıkta bulunulmamak; bir takım günahlar işlenip, haramlara düşülmemelidir.
Şayet, gerek çocuğun doğumunda, gerekse sünneti sırasında, bir takım günahlar işlenir, haramlar irtikab edilir, içki içmek, kumar oynamak, kadın-erkek karışık eğlencelere dalmak gibi isyanlara sapıtırsa, en azından nankörlük edilmiş, nimete karşı küfranda bulunulmuş olunur.
Bunun bir mânâsı, kendilerine çocuk ihsan edip, o güne erişmeyi nasip eden Allah’a karşı nankörlükte bulunmak, “sen bize böyle evlâd ihsan edip lütufta bulundun, biz de sana isyan edip nankörlükte bulunuyoruz” demektir.
Mü’minler, böyle bir hataya düşmemeli, sünnet merasimlerinde mevlid okutmayı, eşe-dosta yemekler yedirip, muhtaçları giydirmeyi esas almalı; içki içmek, kumar oynamak gibi nankörlük mânâsma gelen kötülüklere sebebiyet vermemeli, şükür gününde şükürsüzlüğe sapmamalıdır.