Duayla ilgili bilmemiz gereken şeylerden bir tanesi de, dua ederken kabul olduğunda Allahü teâlâ’ya hamd etme-li-dir. Hamd; “Yapılan bir ihsana, bir iyiliğe karşı kalbin medih / övgü ve şükür duygularıyla dolması ve o ihsan sahibini tâzim etmesi, yüceltmesi” anlamına gelir. Bu nedenle’de Duanın başında ve sonunda Allah’a Hamd etmeli ve Hz Peygamberimize de salevat okumalıdır.
Hadîs-i şerifte: “Sizden biriniz hastalıktan şifa bulduğu veya seferden döndüğünde duâsınm kabul olduğunu sezerse, şöyle duâ etmelidir: “Elhamdü lillâhillezî biizze-tihî ve celâlihî tetimmüssâlihât” buyurulmuştur. Duânın mânası: Hamd o Allahü Teâlâ’ya mahsustur ki, izzeti ve celâli sayesinde bütün iyi işleri tamamlanır.
Giriştiği işi başarır, arzu ettiğine kavuşursa, elhamdü lillâhillezî bini’metihi tetimmüs sâlihât der. Arzu ettiğine kavuşmazsa, elhamdü lillâhi alâ külli hâl der. Olmamasında gizli bir hikmet olduğunu düşünür. Çünkü işlerin en hayırlısı, şüphesiz Allahü Teâlâ’nm ihtiyâr ettiğidir.
Hamd ve salevat getirmek ise, iki kanat gibidir. Kuş kanatsız uçamadığı gibi, dualar da hamdsiz ve salevatsız yapılırsa, kabul olma ihtimali çok zayıftır. Dua her zaman yapılabilirse de bazı vakitlerde yapılması, duanın daha çabuk kabul edilmesini sağlar. Bu vakitlerden biri de seher vaktidir.
Allah Teala, geceleri dua, ibadet ve istiğfar ile meşgul olanları Kur’an-ı Kerim’de övmekte ve şöyle buyurmaktadır: “Onlar, geceleri az uyurlardı. Seher vakitlerinde bağışlanma dilerlerdi.” (Zâriyât, 51/17-18) Hz. Peygambere (s.a.s.), “Ey Allah’ın Resûlü, hangi dua daha makbuldür? diye sorulunca, ‘Gece yarısı ve farz namazlardan sonra yapılan duadır.’ cevabını vermiştir.” (Tirmizî, Deavât, 80)