Düğünlerde erkeklerin ve kadınların ayrı ayrı kendi aralarında şarkılı ve türkülü olarak oynamaları caiz midir?
Bugünkü düğün salonlarında çalgılı, danslı, kadınlı-erkekli merasimler yapılmaktadır. Burada düğünlerde kadın erkek birlikteliği ve müzikli eğlence yapmanın sakıncalı olup olmadığı akla gelmektedir.
İslâm dininde düğün gibi şenlikler için erkeklerin ve kadınların ayrı ayrı olmak şartıyla kendi aralarında İslâm’ın yasaklamadığı şarkı, türkü ve şiir söyleyip oynamalarında bir sakınca yoktur. Hazreti Aişe (ra) şöyle çınlatıyor:
“Benim yanımda iki cariye şarkı söylerken Ebû Bekir (ra) eve girdi. “Resûlüllah’ın evinde şeytan çalgısı olur mu?” diyerek kızdı. Bunun üzerine Allah’ın Resûlü buyurdu ki: “Onları bırak, bu günler bayramdır.”
Peygamber (sav) bir hadiste de şöyle buyurur:
“Nikâhı ilân edip onun için def çalınız.”
Başka bir hadiste şöyle buyuruyor:
“Şiir normal söz gibidir. İyisi iyi, çirkini çirkindir” (63).
Şarkı, tanbur ve ud gibi çalgılarla beraber veya fahiş ve gayr-ı ahlakî olursa haramdır.
Nitekim Resûlullah (s.a.s.), nikâhın duyurulması için def çalınmasını öğütlemiştir (Tirmizî, Nikâh, 6). Yine bir bayram günü Hz. Âişe’nin yanında def çalıp türkü söyleyen iki kız çocuğunu yadırgayanları “Bırakın bu gün bayramdır.” diyerek uyarmıştır (Müslim, Îydeyn, 4).
Hz. Âişe (r.a.) anlatıyor: “Benim yanımda iki kız çocuğu, Buas savaşı ile ilgili hamâsî ezgiler söylerken Resûlullah (s.a.s.) çıkageldi. Gidip yatağın üzerine yan üstü uzandı ve yüzünü de aksi istikamete çevirdi, derken babam Ebu Bekir (r.a.) içeri girdi. Beni azarladı ve ‘Resûlullah’ın hane-i saadetlerinde şeytan çalgısı ha!’ dedi. Bunun üzerine Resûlullah (s.a.s.), ona yönelip ‘Bırak onları (söylesinler!)’ buyurdu. Onlar sohbete dalıp, bizden dikkatlerini çekince, ben çocuklara göz işareti yaptım, kalkıp gittiler.” (Buhari, Îydeyn, 2)
Diğer bir rivayette Hz. Âişe (r.a.) der ki: “Bir bayram günüydü. Habeşliler, mescitte kılıç-kalkan oyunu oynuyorlardı. Ben mi Resûlullah’tan (s.a.s.) talep etmiştim yoksa o mu dedi, bilemiyorum;
– Seyretmek ister misin? buyurdular. Ben de,
– Tabii! dedim. Kalktı, beni arkasına aldı, yanağım yanağına yakın halde durduk.
– Ey Erfideoğulları göreyim sizi (oynayın)! diyordu. Ben usanıncaya kadar böyle devam
ettik. (Usandığımı fark edince),
– Yeter mi? buyurdular. Ben,
–
Evet! dedim. Bunun üzerine;
– Öyleyse git! dediler.” (Buhârî, Îydeyn 2; Müslim, Îydeyn, 4)
Amir İbn Sa’d (r.a.) anlatıyor: “Bir düğün sırasında Karaza İbn Ka’b ve Ebu Mes’ûd el-Ensâri’nin yanına girdim, bazı kız çocukları şarkı söylüyorlardı. Ben dayanamayıp, ‘Sizler, Resûlullah’ın (s.a.s.) Bedir ashabından olun da yanınızda şu iş yapılsın, olacak şey değil!’ dedim. Bunun üzerine onlar, ‘Otur, dilersen bizimle dinle, dilersen git, Bize düğünde eğlenme ruhsatı verildi!’ dediler.” (Nesâî, Nikâh, 80)
Bütün bunları göz önünde bulunduran âlimler, düğünlerde ve bayramlarda insanların haram sözler söylemeden ve haram işler işlemeden def çalıp, türkü söyleyip oynayabileceklerini ve eğlenebileceklerini söylemişlerdir (Bkz. Kettânî, et-Terâtîbu’l-idâriyye, II, 79-80).
Ancak haram olan bir şeyi tasvir etmek, haramları güzel göstermek, cinsel duyguları tahrik etmek ve mahremiyet kurallarına riayet etmemek gibi davranışlar caiz değildir.