Kalplerin Fethiyle Başlamayan Fetihler, Sadece Geçici Birer İşgal Olup Yok Olmaya Mahkumdurlar. Çünkü zoraki teslim almalar fetih değil işgaldir. Kendisi, toprağı veya herhangi bir değeri işgal edilenler, doğal olarak işgalciye karşı bilenir, kin ve öfke depolar. Vakti gelince ve fırsat düşünce de hiç affetmeksizin akarte eder.
Aslında hanımların hatalı hallerinde elle dövmek değil, dille uyarı yapmak, dille konuşup anlaşmazlığı halletmeyi benimsemek, bugün için en makul ve meşru çaredir.
Zaten dille uyarmanın tesiri, elle dövmeden daha derin ve uzun süreli de olur. Nitekim, bir defasında bir hanımefendi tuzsuz bir yemek koymuştu beyinin önüne. Bunu hoş karşılamayan bey de hanımını dille uyarmayı tercih etmiş;
– Hanım, bu nasıl yemek böyle, ne tadı, ne tuzu var? demişti.
Hanımın buna cevabı da bir bakıma dille karşılık vermek cinsinden olmuştu;
– Sen de Allah (cc)’m nimetine kusur bulmadan kalkmazsın sofradan!
Fakat bey gerilememişti bu cevap karşısında. Asıl susturucu uyarısını yapmıştı bu defa. Demişti ki:
– Hanım hanım, işi laf kalabalığına getirme. Ben Allah (cc)’ın nimetine kusur bulmuyorum. Allah (cc)’m kusursuz yarattığı nimetini neden kusurlu hale getirerek önüme koyuyorsun demek istiyorum..
Tabii bu sözü değerlendiren hanımdan artık bir cevap gelmemişti.
Demek ki sözün ağırlığını anlamış, ifade ettiği manayı idrakte gerilik göstermemişti.
Böylesine anlamlı sözlerle birini uyarmak mümkünken ille de hanımı ilkel manada elle dövmeye yönelmek, kafa göz yaran bir çirkinliğe niyetlenmek ne makul olur, ne de sünnette yeri gösterilebilecek bir İslâmi tavırdır.