Sövmek, saymak, kaba ve müstehcen şeyler konuşmak bir insana yakışmadığı gibi İslamın ahlak anlayışına da uymaz. Dinimiz bizi bu çeşit konuşmalardan şiddetle menediyor.
Lisanın afetleri sadece sövüp saymak değildir. Gıybet, yalan söz, tartışma, iftira, alay, boş sözler, lanet etmek gibi dinimizin yasak ettiği şeyleri yapmak, geçmişte işlenen günahlarını konuşmak, bütün bunlar dilin afetleridir. Her görevin bir sorumluluğu vardır, ailenin yöneticisi olması erkek için bir lüks değil, ağır bir yüktür. Özellikle konuşmasına hareketine davranışlarına dikkat etmesi lazım. Çünkü aile reisi olacak bir erkek çoçukları ve eşine güzel bir örnek olması lazımdır. Ayrıca Allahü teâlâ boş konuşanları sevmez. Boş konuşmak böyle olunca, zararlı konuşmanın felaketini düşünmelidir!
Düşünmek ve konuşmak, insanı diğer canlılardan ayıran en mühim vasıftır. Aralarındaki alâka sebebiyle konuşma, sahibinin aklî seviyesini ve fikir yapısını gösteren pürüzsüz bir ayna gibidir. Dolayısıyla insanı insan yapan dilidir. İslâm, mü’minlerin söz disiplinine sahip olmalarını istemiş ve bu sahada pek çok esaslar koymuştur.
Konuşurken kelimelere ve ifade tarzına dikkat etmelidir. Sözü iyice ölçüp biçtikten sonra söylemelidir. Atalarımız “Kırk defa ölç, bir defa biç!”demişlerdir. Kullanılan yersiz bir kelime, bütün müsbet düşünce ve gayretleri boşa çıkarabilir. Fahr-i Kâinât Efendimiz şöyle buyurur: “Kul, iyice düşünüp taşınmadan bir söz söyleyiverir de bu yüzden cehennemin doğu ile batı arasından daha uzak bir yerine düşer gider.”
(Buhârî, Rikâk, 23)
Ebedî Saâdet Rehberimiz Hz. Muhammed Mustafâ (s.a.v) Nasıl Konuşurdu? Zarûret olmaksızın ve sevâbını umduğu meseleler hâricinde konuşmazdı. Konuşması Müslümanlara faydalı olacak, onları birbirine ısındıracak, aralarındaki tefrikayı ve soğukluğu giderecekse konuşurdu. Konuşma hâlinin zikir olmasına dikkat ederdi. Yüksek sesle konuştuğu asla görülmezdi. Kısa ve özlü konuşur, sözü lüzumsuz yere uzatmazdı. Şakalaşırdı; fakat haktan başka bir şey söylemezdi. Konuşması son derece tatlı ve gönül okşayıcı, kelimeleri net, ne fazla ne de eksik idi. Tane tane konuşur, her cümlesi dinleyenler tarafından rahatça anlaşılırdı. O, vurgulamak istediği bir sözü üç defa tekrarlardı. Biriyle konuştuğunda, yalnız başıyla değil bütün vücuduyla ona yönelirdi.