Birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’nin Güneydoğu kesiminde ezandan sonra mü’ezzinler, yükek sesle salâvât-ı şerife okumayı âdet haline getirmişlerdir. Buna bid’attır diyen olduğu gibi sünnettir diyen de vardır. Dinimizde bunun yeri nedir?
Ezandan sonra salâvat-ı şerife getirmek sünnettir. Peygamber (sav) “müezzinin sesini duyarsanız dediğini tekrarlayınız, sonra bana selât getiriniz” (92) buyuruyor. Salâvât-ı şerife getirme emri sadece dinleyene yönelik değildir, umûmîdir. Bâhusus salâvat-ı şerife gizli olsun diye bir emir de yoktur. Ancak ne Asr-ı sa’âdette ne de Hulefâ-i Râşidin zamanında, ezândan sonra yüksek sesle salâvâtın okunduğu vâki’ olmamıştır. Yüksek sesle getirilen salâvât-ı şerife âdeti ilk defa Mısır’da vâki’ olmuştur. Sa-laheddin al-Eyyûbî zamanında ortaya çıkmıştır. Sebebi de Alevi Kölemen hükümdarlarından birisi öldürüldüğünde kız kardeşi müezzinlere ezan okunduktan sonra maktûlün oğluna selâm getirilmesini emretmiş, mü’ezzinler de emrini yerine getirerek “Tâhir imâma selâm olsun” demeğe başlamışlardır. Ondan sonraki hükümdarlara da aynı şekilde selâm okunmaya devam edilmiş, Salâheddin al-Eyyûbî Mısır’a hâkim olunca bu işe müdahale ederek bu bid’atı kaldırıp yerine Peygambere (sav) salâvât-ı şerîfenin okunmasını emretti (93).
(92) Müslim
(93) al-Fetavâ al-Kübrâ, c. 1, s. 131