İtimad telkin eden bazı kimseler müslümanların zekâtını, müstehak kimseleri bulana kadar yanlarında alıkoymaktadırlar. Bunda bir sakınca var mıdır?
Malî ibadetlerden biri olan zekat, İslâm’ın beş temel esasından olup, hicretin ikinci yılında Medine’de farz kılınmıştır. Ana-babaya, dedeye, büyükanneye, evlada, toruna, hanıma ve kâfire zekât verilmez. Fakir olmak şartıyla geline, kardeş, hala, amca, dayı, teyze gibi akrabaya, damada, kayınvalideye, kayınpedere, kayınbiradere, üvey çocuğa zekât verilir. Eğer salih iseler, yakın akrabaya zekât vermek daha çok sevab olur.
Bir kimse Müstehak kimselere vermek üzere müslümanların zekâtını alıp muhtaçları bulana kadar yanında bekletirse sakınca yoktur. Yalnız bu kişilerin zekâtlarını birbirine karıştırmaması gerekir. Çünkü karıştırmakla ona malik olur. Verecek olsa dakendi kesesinden vermiş olur. Vermiş olduğu da zekât sayılmaz bir teberru kabul edilir. Ancak karıştırmak için zekât veren kimselerden izin almış ise, veya müslümanlann, zekâtlarını karıştırarak müstehak kimselere dağıtım yaptığını bildikleri halde kendisine zekât verirlerse, delâleten izin bulunduğundan, caizdir (2). Şafiî mezhebine göre müslümanlar zekâtlarını kanştırabilir. Bunda bir sakınca yoktur.
(2) el-Fethu’r-Rahmân, 1. 287