Fuhuş, evlilik birliğini bozduğu, ailenin temelini dinamitlediği ve nesli mahvettiği için çok eskiden beri yasak edilmiştir; işleyenlere de ağır cezalar verilmiştir. İslam dininin de karşısına dikildiği kötü bir yoldur. Yüce Allah (c.c.) buyuruyor ki: “Zinaya yaklaşmayın. Çünkü o hayasız bir günah ve kötü bir yoldur.” (İsrâ / 33)
Bu ayet-i celile, Islamiyetin bütün varlığı ile fuhşun karşısında olduğunu ortaya koymaktadır. Gerçekten Kur’an-ı Kerim’in birçok yerlerinde fuhuş lanetlenmekte ve fuhşun Allah’a, Peygambere, nihayet insanoğlunun bizzat kendisine karşı çirkin bir saygısızlık olduğu belirtilmektedir.
Bu konuda Peygamberimiz (s.a.v.) de Veda Haccmda yüz yirmi bini aşkın mü’minlere verdikleri hutbede, ırzın korunması gereken mukaddes bir varlık olduğunu dile getirmişlerdir: “Ey insanlar!.. Bugünleriniz nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehirse, canlannız, mallarınız, ırzlarınız da öyle mukaddestir; her türlü taarruzdan korunmuştur.”
Fuhşun fert ve cemiyete getireceği zararlar sayılara sığmaz derecede çoktur. Fuhşun getirdiği maddi felaketlerden biri de firengi ve bel soğukluğu hastalıklarıdır. Yine cinsel yollarla buluşan AIDS hastalığının dermanı hâlâ bulunmamıştır ve bu hastalık kişiyi süründüre süründüre öldürür. Fuhşa düşenlerin büyük bir bölümü ruh hastasıdır. Gece uykusuzluğu istemeye istemeye şehvetli bir gece hayatına katlanma, korku ve kıskançlık, sarhoşluk, morfin, eter gibi uyuşturucu maddeleri kullanmak, firengi ve daha nice sinir hastalıklarına tutulmak gibi neticeler doğurur, çoğu zaman da bu dertler içinde bulunan kötü kadın veya kötü erkek, soluğu tımarhanede alır. Bu batağın içine düşen insanlar utanma duygularını, insanlara ait güzel hissiyatlan, kalbe dâir her duyguyu yitirip bu batağın içinde ezile ezile, çırpına çırpma çürür giderler.
Fuhuş, eşsiz olan Allah’ı ve onun yarattıklarını tanıma vasıtamız olan akla eksiklik getirir. Sağlığa ve akla zararlı olan her şey de İslamiyet’te yasak kılınmıştır. Bu bakımdan da dinimiz bu illete karşı cephe almıştır.