İbni Hacer el-Fetava’l-Hadîsiyye isimli eserinde Harut ve Marut hakkında bir hadis nakledip diyor ki. Melekler insanların Allah’a karşı gelip isyan ettiklerine hayret ettiler ve Allah’a dediler ki, biz onların yerlerinde olsaydık sana asi olmazdık. Bunun üzerine Allahü Teâlâ buyurdu ki, “sizden iki melek seçin ve bu işi deneyelim”. Onlar da Harut ile Marut ismindeki melekleri seçtiler ve İnsanların kıyafetine büründükten sonra yeryüzüne indiler ve o zamanda en güzel kadın olan Zührenin sevgisiyle mübtelâ oldular ve neticede kendisiyle zina ettikleri gibi içki içtiler ve bu sebeble katil de oldular. Kadın da göklere çıkmak için ismi azami öğrendi ve göğe çıktı ve orada zühre denilen yıldıza dönüştürülüp meshedildi (51) el-Fetavâ’l Hadısiyye, s. 45. İbn Hacer hadis olarak nakledip sıhhatına inandığı gibi, İmam Suyutî de hadis olduğunu kabul edip inanıyor. Bunun mahiyeti nedir, doğru mudur?
Kur’ân-ı Kerîm’in ifade ettiği gibi Cenâb-ı Allah insanları imtihan etmek için sihri öğretmekle görevli olarak Harut ve Marut adlı iki meleği yeryüzüne gönderdi. Bir kimse sihri onlardan öğrenir ve onunla amel ederse kâfir olur, ama öğrenmez veya öğrenir fakat onunla amel etmezse salim kalır. Bu melekler “biz imtihan için görevliyiz” demeden kimseye öğretmezler. Öyle ise küfre vesile olacak olan şeyi yapmazlar. Yani Cenab-ı Allah, insanları Şeytan ile imtihan ettiği gibi, bir yönden de Harut ve Marut ile de imtihan ediyor. Bunlar melek oldukları için Allah’a asi olmazlar ve kendilerine isnad edilen zina, içki ve katil olayı, esası olmayan bir hikâyedir. Yahudilerin uydurmasıdır. Hele Zühre’nin kadın olup zina ettikten sonra göğe çıktığı ve orada bugün mevcut olan malum yıldıza meshedilmiştir demek, akla girmesi mümkün olmayan bir hurâfedir.
Bir kere, yer küremizin gezegen arkadaşı olan Zühre yıldızı, Hz. Adem yaratılmadan çok zaman önce yaratılmıştır. Kâdî Beydavî,
Harut İle Marut hakkında söylenen bu meşhur hikâye Yahudilerin uydurmasıdır, diyor. Fahrettin er-Razî, de, bu hikâye yalandır diyor. Şehabeddin Irak! de şöyle diyor: Buna inanan kimse kâfirdir. Çünkü Melekler Allah’a asî olmazlar. Kur’ân-ı Kerîm açıkça bunu ifade ediyor. Bu hususta ne İmam Suyutî’nin ne İbn Hacer’in sözüne bakılmaz (52) Geniş bilgi için bak: Rühu’l Meânı c. 1, s. 340-341 es-Siracül Münir, c. 1, s. 54-82.
Demek oluyor ki, insan ne kadar bilgin de olsa zaman zaman hataya düşebilir. Peygamber olmadıktan sonra her insan hataya düşmeğe mahkûmdur. Hataları tespit etmek için elimizde üç terazi vardır. Birincisi Kur’ân-ı Kerim, İkincisi sahih hadisler, üçüncüsü de selim akıldır.