Hava parasını, icad ve te’lif gibi şeylerin ücretini almak caiz midir?
Esnaf arasında yaygın olan muamelelerden biri de, hava parası veya öncelik hakkıdır. Hava parasının tarifi asırdan asıra ve toplumdan topluma, örflerin değişmesiyle değişebilmektedir. İsminden de anlaşılacağı üzere, aslında hava parasında ortada alınıp satılan bir mal yoktur.
Zaman değişti, büyük İslâm hukukçularının kaleme almadıkları ve hükmünü beyan etmedikleri birçok şeyler hayat sahnesinde ortaya çıktı. Onların bazıları da soruda adı geçen şeylerdir. Yalnız Kur’an’da ve sünnette ve bu büyük hukukçuların meydana getirdikleri güzel eserlerde bunları ve benzerlerini kapsayacak kaideler vardır. Ortaya çıkan her şeyin hükmünü anlayabilmek için bu kaidelere baş vurmak kâfidir. Bu soruda sorulan şeylerin hükmünü anlayabilmek için bey’in -alış verişin- şartlarım gözden geçirip ne olduğunu bilmemiz lâzımdır.
Bey’in şartı beştir:
1— Satılan şeyin satış zamanında mevcut ve ele geçmesi mümkün olması,
2— Nehir ve deniz suyu gibi herkes için mübâh olan şey olmaması,
3— Satıcının mülkü olması,
4— Dinen değer sahibi olması,
5— Teslim alınması mümkün olması, ya’ni denizdeki balık, havadaki kuş gibi, satıcının elinde olmayan bir şey kabilinden olmaması.
Binaenaleyh hava -kiralık bina veya dükkân devretme- icat ve te’lif gibi şeylerin hakkını satmak cümhûr-i ulemâya göre caiz değildir. Çünkü bunlar el ile tutulacak şeyler değildir. Belki hukûk-ı mücerrede kabilindendirler. Yalnız Mâliki mezhebinin büyük ulemasından olan Nâsır al-Din al-Lakânî ve Abd al-Rahmân al-İmâdî gibi bazı ulemâ örfe veya zarûrete dayanarak hukûk-ı mücerrede satılabilir diye iddi’â etmişlerdir (53).
Asrımızda da hâlâ yaşamakta olan Ahmed Mustafâ al-Zerkâ şöyle diyor: Mal olsun, hukûk-ı mücerrede olsun örfen değeri olan her şey satılabilir (54). al-Fıkh ala’l-mezâhib al-arba’a isimli kitap, Mâlikî mezhebinde hava parasını almanın caiz olduğunu beyan ederek şöyle diyor: Mısır’da meşhur olan hava parası da böyledir.
Meselâ: birisi bir dükkân kiralar, sonra boşaltma karşılığında bir miktar para almak üzere başkasına devreder. Halkın örfüne istinaden bu mu’âmele caizdir. Çünkü dükkânın menfaati kendisine aittir (55).
Ancak Mâlikî mezhebinde bu fetvâ varsa da, mal sahibinin izni olmadan kira için tâyin edilen müddetten fazla oturması doğru değildir. Dolayısıyla başkasına devr etmesi de caiz olmaması gerekir. Şunu da ilâve etmek isterim. Hava parası ile icât ve te’lif hakkı arasında fark vardır.
Dükkân ve binanın sahibi malını kısa süreli olarak kiraya veriyor. Ma’lûm olduğu gibi, para sâbit olmadığı, ev ve dükkân devamlı yükseldiği için uzun zaman kiraya verilmezler. Her sene yeni bir fıat tâyin edilir. Durum böyle iken kiracının ne hakkı var ki, onu başkasına devr edip parasını alsın. Ama icat ve te’lif meselesi uzun bir çalışmanın neticesidir.
Cümhûr-i ulemâya göre satışı mümkün değilse de ca’âle yoluyla onlan değerlendirmek mümkündür.
Meselâ bir yayınevi sahibi bir yazara şu kadar sahifelik bir fıkh veya tefsir kitabım yazarsan sana şu kadar para vereceğim, dese ca’âle akdi sahih olur. Ve böylece yazar, harcadığı emeğin karşılığını almış oluyor, filvaki bugün müslüman yazarlar da yazdıkları eserlerin parasını almaktadırlar.
(53) İbn Abidin c. 4, s. 14-16
(54) al-Fıkhü’l-İslâmi fi sevbihil cedid c. 3, s. 122
(55) al-Fıkh ‘ala’l-Mezâhib al’Arbaa c. 3, s. 276