Zekâtın kelime anlamı “artma, çoğalma, arıtma ve berekettir”. “Doğru söylemek, sözünü tutmak” anlamına gelen sıdk kökünden alınmış olan ve Kur’an ve Sünnet’te zekât anlamında da kullanılmış olan sadaka kelimesi, daha sonraki devirlerde gönüllü malî ödemeler için kullanılmaya başlanmıştır. Ayrıca İslâm’ın beş temel esasından olup, hicretin ikinci yılında Medine’de farz kılınmıştır. Oruç ve hac ibadetinde olduğu gibi zekât konusunda da kameri ay esası uygulanır. Zekâtın farz olması için nisap miktarı malın üzerinden bir kamerri yılın geçmesi gerekir. Buna “havelânü’l-havl” denir.
Zekatın farz olması için şartlar; malların nami (üreyici) olması, sahip olunduğu andan itibaren üzerinden bir yıl geçmesi, borcundan ve asli ihtiyaçlardan fazla olmasıdır.
Zekâta tabi bir malın zekâtının hesaplanmasında bir seneyi doldurduğu gün itibara alınır. Sene nihayetinden önce veya sonra artmasına veya eksilmesine bakılmaz. Ticaret mallarının zekâtı da aynı şekilde sene sonundaki kıymetine göre hesap edilir.
Zekatın sarf yerleri Kur’an’da ayrıntılı şekilde açıklanmış (Tevbe, 9/60), nisabı da hadislerde belirtilmiştir (Buhârî, “Zekat”, 32, 36, 38, 43). Buna göre temel ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olan kişi diğer şartlar da yerine gelmişse bu mallarının zekatını vermesi gerekir. Nisap altında 20 miskal (80. 18 gr), devede 5, sığırda 30, davarda 40’tır.
Ayrıca Biriktirmiş olduğunuz paranın üzerinden bir yıl geçmişse, borçlarınız bu paradan çıkarılır, kalan paradan zekat verilir.